*Saadet Kartalcı

**Alperen Altay

YAPAY ZEKA ESER SAHİBİ OLABİLİR Mİ ?

THALER v. PERLMUTTER KARARI

Günümüzde yaşanan teknoloji devriminin mutlak bir ürünü olan yapay zeka, genetik programlamalardan cerrahi robotlara kadar birçok alanda önemli ilerlemeleri beraberinde getirerek hayatımızın pek çok noktasında var olmaktadır.  Nitekim, teknolojik araştırmalar sonucunda oluşturulan her bir bulgu süratle ekonomik ve toplumsal bir değişime yol açmakta, bu değişim ise beraberinde –özellikle telif haklarının korunması da dahil olmak üzere – birtakım hukuki sorunlar meydana getirmektedir.  Yapay zeka sistemleri daha bağımsız hale geldikçe, minimum düzeyde insan müdahalesiyle eserler üretme kapasitesi giderek artmakta; bu da sadece insanların eser sahibi olarak görüldüğü geleneksel yazar anlayışının sorgulanmasına neden olmaktadır.

 Yapay Zeka Nedir?

1956 yılında Amerikalı bilgisayar bilimci John McCarthy tarafından insan beyninin öğrenme şeklini taklit etmek üzere tasarlanan yapay zeka kavramı ilk kez kullanılmıştır. McCarthy yapay zekayı “zeki makineler ve özellikle bilgisayar programları yapma bilimi ve mühendisliği” olarak tanımlamıştır.[1] Genel anlamda yapay zeka ise; bilgisayar sistemlerinin kendi kendine öğrenme ve gelişme becerisine sahip olan ağlar/veriler sayesinde düşünme, öğrenme, iletişim kurma, karar verme, sonuç çıkarma, algılama ve problem çözme gibi normalde insan zekası gerektiren faaliyetleri yerine getirme yeteneğini ifade eder.

Yapay zekanın kabul görmüş evrensel bir tanımının olmadığını vurgulayan Dünya Fikrî Mülkiyet Ofisi (World Intellectual Property Office- WIPO) ise yapay zekâyı şöyle tanımlamıştır: “Yapay zeka, genel olarak insan zekası gerektirdiği düşünülen görevleri yerine getirebilecek makineler ve sistemler geliştirmeyi amaçlayan bir bilgisayar bilimi disiplini olarak kabul edilir.” [2]

Yapay Zekânın Ürünlerinin Korunması: Hukuki̇ Statü ve Eser Sahipliği Sorunu

Yapay zekâ sistemleri günümüzde insan yetenekleri ile benzer çaba sergileyerek eser olarak nitelendirilebilecek ürünler ortaya çıkarabilmektedir. Ortaya çıkan bu eserlerin yasal çerçevede korunması için telif hakkının kime ait olacağının belirlenmesi önemlidir; bu ise ancak yapay zekanın hukuki kişiliğinin tanınması ile mümkündür. Başka bir ifadeyle, yapay zekanın hukuki statüsünün belirlenmesi telif hakkı sahipliğinin kazanıp kazanamayacağını belirleyen bir husustur.

Bilindiği üzere yapay zekâ sistemlerinin hukuki statüsünü belirleyen bir mevzuat olmadığından yapay zekaya kişilik verilmesi ve verilecekse hangi tip kişilik modelinin benimsenmesi gerektiği ile ilgili çeşitli görüşler ve tartışmalar vardır. Yapay zekanın hukuki statüsüne ilişkin görüşler:

  • Eşya Görüşü:

Yapay zekayı eşya olarak gören bu görüş, yapay zekanın ayrı bir kişilik olarak tanınmaması gerektiğini savunmaktadır. Yapay zekayı kişilerin mülkiyetindeki bir eşya olarak gözlemleyen bu klasik anlayış, yapay zekanın ayni hak korumasından yararlanacağını ifade etmektedir. Gelişen teknolojiye yetersiz kaldığı, yapay zekanın basit bir eşyasının ötesinde olduğu ve bu sebeple yapay zeka tarafından oluşturan fikri ürünlerin korunmasına cevap verememesinden eleştirilmektedir.[3]

  • Kölelik Görüşü:

Bu görüş eşya görüşü gibi yapay zekaya hukuken bir kişilik tanınmamaktadır. Yapay zeka basit bir eşya olarak tanımlanmamalı ve hiçbir zaman da insan olamayacağına göre köle olması gerektiğini savunur. Kölenin her çıkardığı ürünün sahibinin mülkiyetine ait olması ile sorunlara çözüm olacağı düşünülmektedir. Kölelik kavramın çağ dışı olması ve bu statünün ahlaken uygun olmaması sebebiyle eleştirilmektedir.[4]

  • Gerçek kişi Görüşü:

 Yapay zekanın insan zekası taklit etmesi ve üst düzey otonom olarak çalışması sebebiyle insana eşdeğer bir statüde olmasını savunan görüştür. Fakat, insana eşdeğer olabilmesi bazı temel özelliklere sahip olması gerektiği kabul edildiğinden örneğin bilincin var olması, doğumla kişiliğin kazanılması gibi özellikler sebebiyle gerçek kişi olmayacağı yönünde genel kabul görmüş görüş vardır.[5]

  • Tüzel Kişilik Görüşü:

Diğerlerinden farklı olarak bu görüş yapay zekaya bir kişilik tanımayı ve bu kişiliğin bir tüzel kişi olmasını gerektiğini savunur. Görüşün kaynağı, tüzel kişinin insan faaliyetleriyle yürütülmekte yani organları aracılıyla yönetsel işlerini yerine getirilmek oluşudur. Fakat, tüzel kişiler soyut olduklarından sadece insan iradesiyle yönettirilirken, yapay zekanın bağımsız olarak insan müdahalesi gerekmeksizin üretim yapabileceği göz önüne alındığında sorunlara çözüm bulmada yetersiz kalacağı düşünülmektedir.[6]

  • Elektronik Kişilik Görüşü:

Bu görüş, yapay zeka onu oluşturandan bağımsız, üst düzey bir otonomiye sahip olduğundan yeni bir kişilik statüsü verilmesi gerektiği savunur. Tüzel kişilere benzer bir statünün yapay zeka için de oluşturması gerektiğini ifade eder.  Avrupa Parlamentosu “Avrupa Parlamentosu Hukuk İşleri Komisyonu Robotik Tavsiye Raporu”nda (Report with Recommendations to The Commission on Civil Law Rules on Robotics) bu kişilik modelinden bahsederek yapay zekanın hukuksal kişiliğin belirlenmesi adına büyük bir adım atmıştır.

Avrupa Birliği “Elektronik Kişilik” Modeli:

Avrupa Parlamentosu 27 Ocak 2017 tarihinde “Avrupa Parlamentosu Hukuk İşleri Komisyonu Robotik Tavsiye Raporu”nda yapay zeka ile ilgili ortaya çıkan hukuksal sorunlara çözüm bulabilmek adına öneri ve tavsiye vermiştir. Bu önerilerin arasından en dikkat çekici olan ise, yapay zekâ için kişi ile eşya arasında kalan kendine özgü bir statünün öngörülmesidir. Böylece yapay zekaya kişilik atfeden ilk resmî belge özelliğini taşımaktadır. Yasal bir bağlayıcılığı olmayan tavsiye niteliğindeki bu raporda, insan statüsüne eşdeğer olamayacak yapay zeka için yeni elektronik kişilik statüsün tanınmasının belli hukuksal sorunlara çözüm bulunabileceği ifade edilmektedir. Aynı zamanda sorumluluğun belirlenmesi için bu rapor önem arz etmektedir, çünkü bu rapor sayesinde yapay zeka sicile kaydedilerek tazminat sorumluluğu doğabilecektir.[7]

Yapay Zeka Tarafından Meydan Getirilen Fikri Ürünlerin Korunması: Eser Sahipliği Sorunu

Fikri ürünler yaratanın zihinsel, estetik ya da duygusal biçimde ifa ettiği ürünlerdir. Fikri ürünler, insanın aklını ve zekasını kullanarak yaptığı fikri emek ve çalışmalar sonucunda ortaya çıkan soyut ürünler olarak da tanımlanabilir. Fikri haklar, fikri ürünleri koruma amacı güden, fikri ürün üzerinde yasal düzen tarafından ürün sahibine tanınan hak ve yetkiler olarak tanımlanabilir. En temel fikri hak ise telif hakkıdır. Telif hakkı, fikri mülkiyetin temel çekirdeği olan eserin eser sahibi lehine koruyan bir haktır. Bu korumadan yaralanmak için oluşturulan ürünün eser ve kişinin eser sahibi olması gerekir. [8]

Yapay zekanın oluşturduğu fikri ürünlerin hukuk dünyasında korunması güncel bir tartışmadır. Tartışma yapay zekanın bir kişiliğin olmaması sebebiyle yapay zekanın eser sahibi olamamasından kaynaklanmaktadır. Bu konu hakkındaki genel görüş; fikri ürünlerin, yani eserlerin muhakkak zihinsel, duygusal ya da estetik biçimde ifade edilmesi gerektiğinden yalnızca gerçek kişi olan insanın yaratabileceğini kabul etmektedir. Bu kabul ise, insanın yalnız eser sahibi olabileceği ile sonuçlanır.

  • Türk Hukuku bakımından konunun değerlendirilmesi:

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) madde1/a da eser; Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri, eser sahibi ise madde1/b de “eseri meydana getiren kişidir” şeklinde tanımlamıştır.

Türk Pozitif Hukukunda bir ürünün eser olabilme koşulları, (i) sahibin hususiyetini, zihinsel yaratıcı ifadesini, taşıyan (subjektif şart), (ii) kanunda sayılan eser türlerinin biri ile ilişki olan (objektif şart) ve (iii) sahibinin özelliklerini taşıyacak düzeyde ve üçüncü kişiler tarafından algılanmasını sağlayacak şekilde bulunduran (şekillenme şartı) olarak sayılabilir. Hususiyet kavramının ne olduğu Türk mevzuatında tanımlanmamış, içtihata ve öğretiye bırakılmıştır. Genel olarak hususiyet, bağımsız olma, tek olma, herkes tarafından yerine getirilememe, kişinin yaratıcılığının esere yansıması, sanatçının kişiliğinin çabası, kişinin zihnini gösteren bireysellik, yaratıcısının ruhunu sanatçının yaratıcılığın üslubu gibi farklı şekillerde ifade edilmiştir.[9]

Hususiyetin varlığı onu oluşturan yaratıcıda arandığından, eser ve eser sahibi kavramı birbiri ile yakın ilişki içerisindedir; bu kavramlar bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Başka bir ifadeyle, eseri meydana getiren ona hususiyetini veren kişidir.[10] Eser ve eser sahibi beraber düşünüldüğünde ise eserin sahibinin hususiyetini içermesi, bir eserin ancak gerçek kişilerce meydana getirilmesini zorunlu kılmaktadır. Keza öğretide, yaratanın zihinsel ifadesini/hususiyetini esere yansıtılması gerçek insanlara özgü olduğunu bu sebeple de gerçek kişi tarafından yaratılan eserlerin korunabileceği savunulmaktadır. [11]

Hususiyet kavramın farklı bir yorumuyla- herkes tarafından olamama gibi- yapay zekanın oluşturulduğu ürün eser olarak sayıldığı varsayılsa bile mevzuatta yapay zeka bir kişi olarak tanınmadığından eser sahibi olamayacaktır. Şöyle ki, eser sahibi tanımlayan FSEK m.1/b lafzı yorumuyla ancak kişilerin eser sahibi olabileceği bu kapsamda kişi olarak tanınmayan varlıkların telif hakkı korumasından yararlanamayacağı sonucuna ulaşılır. Türk mevzuatında yapay zeka bir kişi olarak tanınmadığından telif hakkı korumasından yararlanamaz.

  • Amerikan Hukuku bakımından konunun değerlendirilmesi:

Amerikan Hukukunda da Türk Hukukuna benzer bir yaklaşımın benimsendiği söylenebilir.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Telif Hakkı Yasası (“Copyright Act”) ilgili 102-A maddesinde telif hakkı koruması, “doğrudan veya bir makine ve araç yardımıyla algılanabilecek, çoğaltılabilecek veya başka şekilde iletilebilecek, şu anda bilinen veya daha sonra geliştirilen herhangi bir somut ifade aracında sabitlenmiş orijinal yazarlık eserlerinde” mevcuttur.[12]

Amerikan Hukuku açsından bir fikrî ürünün eser sayılması için orijinal olması ve sabitlenmesi gerekmektedir. Orijinallik kavramı hususiyet kavramıyla benzer ifadeleri çağrıştırmaktadır. Orijinallik kavramı içeriği yargı içtihatlarıyla yorumlanmıştır. ABD yüksek mahkemesi bir eserin orijinalliğini o eserin meydana getirilmesinde yeterli bir çaba gösterilmesi olarak tanımlayan” alın teri (sweat of the brow)” teorisinden Feist[13] davasında değiştirerek başka eserden ”kopyalanmamış olması/ bağımsız olarak yaratılma“ ve ”asgari düzeyde yaratıcılık içermesi (modicum of creativty)“ gibi kümülatif iki alt unsurla açıklamıştır. Ayrıca, ürünün eser olabilmesi için herhangi bir taşınır şeye sabitlenmesi (fixation) gereklidir. [14]

Eser sahibi açsından Telif Hakkı Yasası’nda insan olması gerektiği ile ilgili net bir hüküm bulunmamakla beraber insan dışında bir varlığın eser sahibi olamayacağını ABD Kolombiya Bölge Mahkemesi (United States District Court for the District of Columbia) 18 Ağustos 2023 tarihinde verdiği Thaler v. Perlmutter [15]kararında vurgulamıştır. Gerçekten de ABD Telif Hakkı Ofisi (United States Copyright Office-USCO) herhangi bir insanın katkısı olmadan oluşturulan ürünlerin telif hakkı korumasında yararlanamayacağını kabul etmiştir. Bu kabule göre Türk Hukukunda olduğu gibi yapay zeka eser sahibi olamamakta ve telif hakkı korumasından yararlanamayacağı sonucuna ulaşılır.

İnsan yaratıcılığı telif hakkının olmazsa olamaz koşuludur: Thaler v. Perlmutter kararı

18 Ağustos 2023 tarihinde, Thaler v. Perlmutter, Amerika Birleşik Devletleri Kolombiya Bölge Mahkemesi, yalnızca yapay zeka (AI) tarafından özerk olarak üretilen sanat eserlerinin Telif Hakkı Yasası kapsamında korunma hakkına sahip olmadığına karar vermiştir.

Dr. Stephen Thaler-davacı, bir sanatçının ürününe benzer, kendi kendine orijinal görsel sanat eserleri üretebilen “yaratıcılık makinesi/Creativty Machine” olarak tanımladığı bilgisayar programını geliştirmiştir. Bu yapay zeka “Cennete Yeni Bir Giriş/ A Recent Entrance to Paradise” adlı bir görsel eser ortaya koymuştur:

                                                        “A Recent Entrance to Paradise”

Thaler başvurusunda, eser’in “bir makinede yer alan bilgisayar algoritması, yapay zeka tarafından bağımsız şekilde yaratıldığını” belirterek kendisini ivaz karşılığı yaratılan eserin sahibi olarak (work for hire)[16] tescil ettirmek istemiştir. 12 Ağustos 2019 tarihinde Telif Hakkı Ofisi, Telif Hakkı Yasası’nın yalnızca insanlar tarafından oluşturulan eserleri kapsadığını belirterek eserin telif hakkını korumasına sahip olabilmesi için gerekli insan yazarlığından, yaratıcılığından yoksun olduğu gerekçesiyle başvuruyu reddetmiştir.

Davacı-Thaler, çalışmanın bir yapay zeka tarafından özerk bir şekilde oluşturulduğunu, yapay zekanın yazarlık kriterlerini karşılamasıyla telif hakkına sahip olduğunu, yapay zeka ile yaratılan eserin telif hakkı korumasından yararlanmayacağına ilişkin bir bağlayıcı kuralın olmadığını ve insan olmayan toplukların ivaz karşılığı eser yaratma doktrininin (work for hire) korumaya müsaade ettiğini vurgulayarak, Telif Hakkı Ofisi’nin insan yazarlık şartına itiraz etti.  30 Mart 2020 tarihinde Telif Hakkı Ofisi İnceleme Kurulu ( Copyright Office Review Board) bir kez daha eseri tescil ettirmeyi reddederek Telif hakkı Yasasının “yazarın orijinal entelektüel düşünceleri / original intellectual conceptions of the author “ile sınırlı olduğunu, insan tarafından yaratılmayan eserlerin tescilini ofis reddeder” ifadesiyle gerekçesini tekrarlamıştır.

Davacı, ret kararını Anayasaya ve İdari Usul Yasası’nı (Adminitrative Procedure Act) ihlal ettiği gerekçesiyle itiraz ederek, Amerika Birleşik Devletleri Telif Hakkı Ofisi ve Shira Perlmutter’a karşı Kolombiya Bölge Mahkemesi’nde dava açmıştır. Mahkeme ise, Telif Hakkı Ofisi’nin kararını uygun görerek yapay zekanın eser sahibi olamayacağını açık bir şekilde dile getirmiştir.

Mahkeme gerekçesinde, insan yaratıcılığının telif hakkına tabi olmanın temelindeki olmazsa olmaz, sine qua non, koşul olduğunu belirtmiştir. Yazarlığın yüzyıllardır gelen yerleşik anlayışa dayandığını ve bu sebeple de insan yazarlığının telif hakkının temel şartı oluğunu vurgulamıştır. Bununla birlikte mahkeme telif hakkının hiçbir zaman, yönlendirici bir insan müdahalesi olmadan çalışabilen ve yeni teknoloji sistemleriyle üretilen eserleri koruyacak kadar genişlemediğini ifade etmiştir. [17]

Söz konusu eserin yaratılışında geçerli bir telif hakkı doğmadığı, davacının böyle bir telif hakkının mülkiyetinin kendisine geçmiş olabileceğine ilişkin teorinin (work for hire) dikkate alınmasına bile gerek olmadığına, çünkü “mülkiyet devrine ilişkin genel hukuk doktrinleri, ilk etapta devredilecek mülkiyet hakkının mevcut olduğu durumlarda uygulanacağını” ifade etmiştir. [18]

Mahkeme ayrıca, yeni görsel ve diğer sanatsal eserlerin üretiminde kullanılmak üzere yapay zekalar geliştikçe telif hakkı konusunda yeni sınırlara yaklaşılacağını, yapay zeka tarafından oluşturulan bir çalışmanın eser olarak nitelendirmek için ne kadar insan otoritesinin gerekli olduğunu, elde edilen korumanın kapsamı hakkında zorlu soruları gündeme getireceğini; ifade ederek ileride çıkabilecek sorunları da değinmiştir.

Sonuç olarak, teknolojin gelişmesiyle asgari insan müdahalesiyle ürün yaratma potansiyeline sahip yapay zekanın ortaya çıkışı, bilgisayar programlarını yalnızca bir araç olmaktan çıkarıp, bağımsız çalışmalar üretme yeteneğine sahip sistemlere dönüştürmüş, böylece geleneksek insan yaratıcılığının korunması anlayışı yeni sınırlara ulaşmıştır. Yapay zeka ürünleri, yapay zekanın kişi olarak tanınmaması, eser yaratıcısının hususiyetini/orijinallik içermesi, yapay zeka gibi mekanik bir bilgisayar algoritmasının hususiyet/orijinallik koşulunu sağlamayacağı gibi sebeplerle mevcut mevzuatta telif hakkı korumasından yararlanamamaktadır. Bu konu, Türk ve Amerikan Hukuku kapsamında değerlendirildiğinde, iki hukuk sisteminde de farklı kavramlara aynı sonucu ulaşılmıştır. Türk Hukukunda öğretide genel görüş, eser yaratıcının hususiyetini, zihinsel ifadesi içermesi sebebiyle eser sahibi sadece gerçek kişi olacaktır. Amerikan Hukukunda ise, eserin koşulu olan orijinallik, Türk Hukukundaki hususiyet kavramı ile benzer olduğundan telif hakkı korumasından yararlanmak için “insan yazarlığına/ human authorship” gereklidir. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri Kolombiya Bölge Mahkemesi Thaler v. perlmettur kararında, eser sahibi/ author olarak nitelendirilebilmesi için bir eserin bir insan tarafından yaratılmış olması gerekliliğini vurgulamış, bir makine tarafından üretilen eserleri “bir insan yazarın herhangi bir yaratıcı müdahalesi olmadığı” gerekçesiyle tescil edilemeyeceğini ifade etmiştir, çünkü mahkemeye göre insan yazarlığın eserin olmaz olmaz koşulu, ön şartıdır. Görüldüğü gibi mevcut mevzuat hükümleri yapay zeka ürünlerinin fikri mülkiyet kapsamında korunması için yetersizdir. Teknoloji ilerledikçe yapay zekanın ürünlerinin eser olarak nitelendirilebilecek düzeye varması yapay zeka ürünlerin fikri mülkiyet korunmasını zorunlu kılacaktır. Yapay zekanın hukuk dünyasında kişi olarak tanınması çıkabilecek sorunlara çözüm olabilmesi açısından önemlidir.

[1][1]Gözübüyük, B. “Yapay Zekanın Meydana Geti̇rdi̇Ği̇ Fi̇krİ Ürünlere İli̇şki̇n 5846 Sayili Fi̇ki̇r ve Sanat Eserleri̇ Kanunundaki̇ Sorunlar ve Çözüm Önerileri“. Kırıkkale Hukuk Mecmuası 1 (2021): 57

[2] Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO), Yapay zeka tanımını: “AI is generally considered to be a discipline of computer science that is aimed at developing machines and systems that can carry out tasks considered to require human intelligence.” https://www.wipo.int

[3] Karataş, E. , Karaca, U. “Yapay Zeka Tarafından Meydana Getirilen Fikri Ürünlerin 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa Göre Korunması“. Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi (2022 ): 24

[4] Karataş, E. , Karaca, U. “Yapay Zeka Tarafından Meydana Getirilen Fikri Ürünlerin 5846 Sayılı Fikir Ve Sanat Eserleri Kanununa Göre Korunması“. Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi (2022 ): 25

[5] Karataş, E. , Karaca, U. “Yapay Zeka Tarafından Meydana Getirilen Fikri Ürünlerin 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa Göre Korunması“. Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi (2022): 26

[6] Karataş, E. , Karaca, U. “Yapay Zeka Tarafından Meydana Getirilen Fikri Ürünlerin 5846 Sayılı Fikir Ve Sanat Eserleri Kanununa Göre Korunması“. Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi (2022): 26-27

[7] Kara Kılıçarslan, S. “Yapay Zekanin Hukuki̇ Statüsü ve Hukuki̇ Ki̇şi̇li̇ği Üzerine Tartışmalar“. Yıldırım Beyazıt Hukuk Dergisi (2019):380

[8] ZORLUEL,M.”Yapay Zeka ve Telif Hakkı”. Türkiye Barolar Birliği Dergisi (2019):314

[9] Maman,A.” Telif Hakkı Kapsamında Yapay Zekâ Ürünlerinin Eser Niteliği”.Yüksek Lisans Tezi(2023):43-70

[10] Kiliçoglu, 2017, 186; Suluk/Karasu/Nal, 2019, 79.

[11] ZORLUEL,M.”Yapay Zeka ve Telif Hakkı”. Türkiye Barolar Birliği Dergisi (2019):317-320

[12] Copyright Act 102(a): “[c]opyright protection subsists, in accordance with this title, in original works of authorship fixed in any tangible medium of expression, now known or later developed, from which they can be perceived, reproduced, or otherwise communicated, either directly or with the aid of a machine or device.” 17 U.S.C. § 102(a) (2000)

[13]Feist Publications Inc v Rural Telephone Service Co  499 U.S. 340, 111 S. Ct. 1282, 113 L. Ed. 2d 358,1991 U.S.

[14] YILMAZTEKİN, H. K.“ Türk Fikrî Haklar Hukuku Yapay Zekâ Tarafından Meydana Getirilen Eserleri Korumak İçin Hazır mı?“ Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi (2020): 1530-1531

[15] Thaler v. Perlmutter, No. CV 22-1564 (BAH), 2023 WL 5333236 (D.D.C. Aug. 18, 2023).

[16] Legaling çeviri, Work for hire: İvaz Karşılığı eser yaratımı. https://legaling.net/

[17] Thaler v. Perlmutter, Case 1:22-cv-01564-BAH, D.I. 24, Memorandum Opinion at 13 (D.D.C., Aug. 18, 2023).

[18] Another justification of the court on this issue: In any event, plaintiff’s attempts to cast the work as a work-for-hire must fail as both definitions of a “work made for hire” available under the Copyright Act require that the individual who prepares the work is a human being. The first definition provides that “a ‘work made for hire’ is . . . a work prepared by an employee within the scope of his or her employment,” while the second qualifies certain eligible works “if the parties expressly agree in a written instrument signed by them that the work shall be considered a work made for hire.” 17 U.S.C. § 101 (emphasis added). The use of personal pronouns in the first definition clearly contemplates only human beings as eligible “employees,” while the second necessitates a meeting of the minds and exchange of signatures in a valid contract not possible with a non-human entity. Thaler v. Perlmutter, Case 1:22-cv-01564-BAH, D.I. 24, Memorandum Opinion at 13 (D.D.C., Aug. 18, 2023).Fn 3.

*Yavuz Uyanık Avukatlık Ortaklığı, Yaz Stajyeri

**Yavuz Uyanık Avukatlık Ortaklığı, Yaz Stajyer