*Av. Yaman Ata Halfeoğulları

**Stj. Av. Ece İrem Kuran

Miras Hukuku / Kanuni Mirasçılar

Miras Hukuku, bir kişinin ölümünden sonra geride bıraktığı malların, borçların ve hakların nasıl devredileceğini düzenleyen hukuk dalıdır. Bu hukuk dalı, mirasçıların haklarını, mirasın paylaşımını, mirasın reddedilmesini ve mirasçıların birbirleriyle olan ilişkilerini belirler. Miras hukuku, her ülkenin kendi medeni kanunları çerçevesinde şekillenir ve bu kanunlar içinde miras bırakanın vasiyetnamesi ile belirlenen isteklerine saygı gösterilirken, yasal mirasçıların hakları da korunur.

Miras bırakanın ölümünden sonra, onun malvarlığını devralan kişilere mirasçı denir. Mirasçılar, yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılar olmak üzere iki gruba ayrılır. Atanmış mirasçılar, mirasbırakanın vasiyetname ya da miras sözleşmesi ile belirlediği kişilerdir. Bu kişiler yasal mirasçı olmayabilir. Yasal mirasçılar ise kanun gereği mirasta hak sahibi olan kişilerdir. Bunlar genellikle miras bırakanın kan bağı olan akrabalar olup bu kişiler belirli zümreler sistemine göre sınıflandırılmışlardır.

Mirasta Zümreler:

Miras zümreleri arasında kesin bir öncelik sırası bulunur. Birinci zümrede mirasçıların bulunması durumunda, ikinci ve üçüncü zümre devreye girmez. Aynı şekilde, ikinci zümrede mirasçılar varsa, üçüncü zümre mirastan hak talep edemez. Zümrelerin bu öncelik sırası, mirasın dağıtımında önemli bir rol oynar ve miras bırakanın soy bağı üzerinden hak sahipliği tesis edilir.

  • Miras bırakanın ölümü üzerine birinci derece (zümre) mirasçıları onun altsoyudur. Altsoy, miras bırakanın çocukları, torunları ve bunlardan doğanların tamamını kapsar.

 

  • İkinci derecede (zümrede) miras hakkına sahip olan mirasçılar, miras bırakanın (murisin) ana ve babasıdır. Anne-babanın mirasçı olabilmesi için ilk derecede hiç mirasçı kalmamış olması gerekir. Anne ve babanın hayatta olmaması durumunda ise kardeş ve yeğenler mirasçı olmaktadır.

 

  • Üçüncü derece (zümre) mirasçılar murisin büyükanne ve büyükbabasıdır. Ancak bunların mirasçı olabilmeleri için birinci derecede (zümrede) ve ikinci derecede (zümrede) mirasçı olmaması, yani miras bırakanın altsoyunun, ana ve babası ile onların alt soyunun miras bırakandan önce ölmüş olması gerekir. Mirasçının büyükanne ve büyükbabasının hayatta olmaması durumunda ise onların alt soyları mirasçı olabilmektedir. (amcalar, halalar, teyzeler, dayılar ve onların çocukları).

Miras bırakanın eşi, miras zümrelerinden ayrı olarak değerlendirilir. Eş, mirasçılar arasında daima bir paya sahiptir, ancak bu pay zümrelere göre değişir. Eğer miras bırakanın birinci zümrede mirasçıları varsa, eşin mirastaki payı dörtte birdir. İkinci zümre mirasçılar bulunduğunda, eşin payı yarıya çıkar. Üçüncü zümrede mirasçıların bulunması durumunda ise eş, mirasın dörtte üçünü alır.

Fakat gerek yasal mirasçılar gerekse atanmış mirasçılar, mirasın reddi, mirastan feragat, mirastan yoksunluk, mirasçılıktan çıkarma gibi kanundan kaynaklanan bazı sebeplerle ve bazı koşulların vuk’u bulması halinde mirasçılık sıfatını hiç kazanamamakta ya da miras açıldığında kazanmakla birlikte daha sonra yitirebilmektedir.

İşbu yazımız ile mirasçılık sıfatının kaybına sebebiyet veren hukuki sebeplerden “mirastan yoksunluk” inceleme alanı bulacaktır.

 

 

Mirastan Yoksunluk:

Mirastan yoksunluk, mirasçı olabilme ehliyetine sahip olan bir kimsenin, TMK m.578’de hüküm altına alınan sebeplerden birini gerçekleştirdiği için, mirasbırakan yönünden miras hukukuna ilişkin bir talep ileri sürebilme ehliyetsizliği anlaşılmaktadır. TMK m. 578’de hüküm altına alınan sebeplerden birinin meydana gelmesi halinde kişi, ayrıca bir beyan ya da işlemde bulunulmasına gerek kalmaksızın, mirasçılık sıfatını yitirmekte ve böylelikle miras ortaklığına dahil olamamaktadır meğer ki, mirasbırakan sağlığında böyle bir fiili gerçekleştiren mirasçısını affetmiş olsun. (TMK m. 578/2)

Mirastan yoksunluk sebepleri, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 578. maddesi ile düzenleme altına alınmış olup buna göre;

  • Mirasbırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenler,
  • Mirasbırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak sürekli şekilde ölüme bağlı tasarruf yapamayacak duruma getirenler,
  • Mirasbırakanın ölüme bağlı bir tasarruf yapmasını veya böyle bir tasarruftan dönmesini aldatma, zorlama veya korkutma yoluyla sağlayanlar ve engelleyenler,
  • Mirasbırakanın artık yeniden yapamayacağı bir durumda ve zamanda ölüme bağlı bir tasarrufu kasten ve hukuka aykırı olarak ortadan kaldıranlar veya bozanlar

mirasbırakana mirasçı olamayacakları gibi; ölüme bağlı tasarrufla herhangi bir hak da edinemezler.

Mirastan yoksunluk sebepleri işbu madde ile sınırlı sayıda düzenlenmiş olup kanunda yazılı yoksunluk sebeplerinin genişletilebilmesi mümkün değildir. Keza, mirastan yoksunluğu gerektiren fiillerin kasten ve hukuka aykırı olarak işlenmesi ve mirastan yoksun olan kişinin ayırt etme gücüne sahip olması zorunludur. Bu unsurların tamamının mirastan yoksun olan kişi nezdinde gerçekleşmesi gerekli ve zorunludur bu unsurlardan birinin dahi eksikliği mirastan yoksunluk halinin meydana gelmesini engelleyecektir.

Mirastan Yoksunluk Halinin Tek İstisnası: Af

  • Nezdinde TMK m. 578’de hüküm altına alınan mirastan yoksunluk sebeplerinden biri vuk’u bulan kişi, mirasçılık sıfatını ancak ve ancak mirasbırakanın affı ile yeniden kazanabilir. Bunun için, mirasbırakanın, af sırasında ayırt etme gücüne sahip olması gerekli ve zorunludur. Af herhangi bir şekle tabi olmayıp, mirasbırakan, yoksun bırakılan kişiyi affettiğini göstermesi yeterlidir. Af olgusunun varlığını, mirastan yoksun bırakılan taraf ispatla yükümlüdür.

Mirastan Yoksunluğun Sonuçları:

  • Mirastan yoksunluğa sebebiyet veren TMK madde 578’de hüküm altına alınan fiillerden birini gerçekleştiren kimse, herhangi bir işlem gerekmeksizin kendiliğinden mirasçılık sıfatını kaybeder ve bu kişi lehine yapılmış ölüme bağlı tasarruflar da kendiliğinden hükümsüz hale gelir. Hal böyle iken, mirasçılık sıfatını kaybeden kişi, mirasçılığa bağlı haklara sahip olamayacağı gibi mirasbırakanın borçlarından da sorumlu olmayacaktır.
  • Mirastan yoksunluğun bir başka önemli sonucu ise, mirastan yoksunluk sebeplerinin gerçekleşmesi ile kişi, mirasçılık sıfatını, kendiliğinden kaybedeceği için görünüşte tereke üzerinde zilyetliğini korumaktadır ancak kişi, mirasçılık sıfatını kaybetmiş olduğu için tereke üzerindeki zilyetliğini gerçek mirasçılara devretmek ile mükelleftir.

Mirastan Yoksunluk Halinin Vuk’u Bulması Halinde Miras Paylaşımı:

  • Mirastan yoksunluk, yalnız yoksun olan kişiyi etkilemesi sebebiyle kişiseldir ve altsoyun miras hakkına halel getirmemektedir. Nitekim bu husus, TMK 579. Maddesinde: ”mirastan yoksunluk, yalnız yoksun olanı etkiler, Mirastan yoksun olanın alt soyu, miras bırakandan önce ölen kimsenin alt soyu gibi mirasçı olur”şeklinde hüküm altına alınmıştır. Yine, mirastan yoksunluk nispi olup mirasçı kime karşı yoksunluk gerektiren fiilleri işlemişse o mirasbırakanın mirasından yoksun kalmaktadır.
  • Mirastan yoksunluk hali nezdinde vuk’u bulan kişi, mirasbırakandan önce ölmüş gibi kabul edilir ve mirasın paylaştırılması aşamasında mirastan yoksun bulunan kişinin miras payı dikkate alınmaz. Mirastan yoksun bulunan kimsenin miras payı, TMK m. 579 uyarınca halefiyet kuralı gereği mirasbırakandan önce ölmüş gibi kendi altsoyuna geçer. Altsoyunun bulunmaması hâlinde ise yoksun kalanın payı, zümre sistemi kuralları uyarınca mirasbırakanın diğer mirasçılarına geçecektir. Yine, iradi mirasçılık söz konusu ise iradi mirasçılık ilişkisinin dayanağını teşkil eden ölüme bağlı tasarruf (vasiyetname veya miras sözleşmesi) kendiliğinden geçersiz hale geleceğinden mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufundan dönmesine veya yeni bir ölüme bağlı tasarruf düzenlemesine gerek bulunmamaktadır.
  • Önemle belirtmek gerekir ki, mirastan yoksunluk, saklı paylı olsun veya olmasın ve ister yasal ister iradi mirasçı olsun tüm mirasçılar hakkında sonuç doğurmaktadır.

Mirastan Yoksunluğun Hüküm Doğuracağı An:

  • Mirastan yoksunluk; TMK 578.maddede hüküm altına alınan sebeplerden birinin veya birkaçının vuk’u bulmasıyla, mirasbırakanın ölümüyle kendiliğinden hüküm ve sonuçlarını doğurur. Bunun için mirasbırakanın ölüme bağlı bir tasarrufta bulunmuş olmasına, hayatta iken mirasbırakanın ya da ölmüş ise diğer mirasçıların dava açmasına gerek bulunmamaktadır.

Mirastan Yoksunluk Sebebinin Gerçekleştiği Ne Şekilde İspat Edilebilir?

  • Kanunda sayılan mirastan yoksunluk sebeplerinin bir kimse nezdinde gerçekleştiği ve dolayısıyla mirasçılık sıfatının kaybedildiğinin veyahut ölüme bağlı tasarrufun hükümsüz hale geldiğini iddia eden kimse bu iddiasını ispatla mükelleftir. Mirastan yoksunluğu gerektiren kanunda sayılan sebeplerin varlığı her türlü delille ispatlanabilmektedir ve mirastan yoksunluğu iddia eden kişinin bu iddiayı ileri sürmesi herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabii değildir, ilgililer her zaman mirastan yoksunluk iddiasını ileri sürme hakkına sahiptir.
  • İlgililer, mirastan yoksunluk koşulları gerçekleşen kişinin mirastan yoksunluğun tespiti için Sulh Hukuk Mahkemesi nezdinde tespit davası açabilecektir. Açılacak mirastan yoksunluğun tespiti talepli davada yetkili ve görevli mahkeme, mirasçılık belgesi verilmesinde yetkili ve görevli (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, T: 22.04.2009, E: 2008/2766, K: 2009/7790) mirasbırakanın son yerleşim yeri veya mirasçılardan her birinin yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesine ait olacaktır. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2008/2766 K. 2009/7790 T. 22.4.2009)

Mirastan Yoksunluk, Mirasçılık Belgesinde Değişiklik Yapılması Talebi

  • Mirastan yoksun bulunanlar her ne kadar TMK m.578’de sayılan sebeplerin vuk’u bulmasıyla kendiliğinden mirasçılık sıfatını kaybetmişseler de görünüşte mirasçı oldukları için noterden sanki mirasçıymış gibi mirasçılık belgesi düzenlenmesini talep edebilirler, bu durumda ilgili kişiler, her zaman mirastan yoksunluk sebeplerinin mirastan yoksun bulunan nezdinde gerçekleştiğini ispat ederek yeni bir veraset ilamı düzenlenmesini talep edebilirler ya da mirastan yoksun olan kişiyi de mirasçı gösteren mirasçılık belgesinin iptali için Sulh Hukuk Mahkemeleri nezdinde yoksun bırakılan kişiye karşı dava açabilirler. Açılacak olan bu dava her zaman açılabilecek olup herhangi bir hak düşürücü süreye ya da zamanaşımına tabii olmayacaktır.

*Yavuz Uyanık Avukatlık Ortaklığı, Avukat

**Yavuz Uyanık Avukatlık Ortaklığı, Stajyer Avukat