20.03.2020 Tarihli Resmi Gazete’de Yayımlanan ve 01.04.2020 Tarihinde Yürürlüğe Girecek Olan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Genel Şartların Değerlendirilmesi

Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Genel Şartlar 20.03.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Söz konusu değişiklikler 01.04.2020 tarihinde yürürlüğe girecek olup, “Geçici Madde 1” uyarınca yürürlük tarihinden sonra akdedilen poliçeler açısından uygulama alanı bulacaktır.

Tarafımızca söz konusu husus Genel Hükümlere İlişkin Değişiklikler, Destekten Yoksun Kalma Teminatına İlişkin Değişiklikler, Sürekli Sakatlık Teminatına İlişkin Değişiklikler, Maddi Zararlar Teminatına İlişkin Değişiklikler ve Genel Yorum başlıkları altında incelenmiştir.

  • Genel Hükümlere İlişkin Değişiklikler:

 

  • Aracın hangi durumlarda işletilme halinde sayılması gerektiğine dair değişiklik yapılmıştır.

Halihazırda Genel Şartlar’da aracın işletilme hali “Motorlu aracın mekanik aksamının çalışması, (Mekanik aksamı çalışmasa bile motorlu aracın kendiliğinden de olsa hareket haline geçmesi işletilme hali olarak kabul edilir. Kazanın temassız olması sorumluluğa engel olmaz.)” şeklinde tanımlanmıştır.

01.04.2020 tarihinde yürürlüğe girecek değişiklik ile istisna hali kaldırılmakla işletilme hali, motorlu aracın mekanik aksamının çalışması olarak tanımlanmıştır.

Yapılan değişiklikle birlikte aracın işletilme halinde sayılması için istisnasız olarak motorlu aracın mekanik aksamının çalışması aranacaktır.

 

  • “Arabulucuya Başvuru ve Yetkili Mahkeme” madde başlığı “Sigortacıya Başvuru ve Yetkili Mahkeme” olarak değiştirilmiş ve içeriksel anlamda bazı değişiklikler yapılmıştır.

Halihazırda Genel Şartlar’da zarar görenin dava yoluna gitmeden önce sigortacıya yazılı başvuru yapması zorunlu kılınmış, başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvurunun yazılı olarak cevaplanmaması veya verilen cevabın talebi karşılamaması halinde, zarar gören tarafından yetkili mahkeme nezdinde dava açabileceği ya da tahkim yoluna gidebileceği düzenlenmiştir. İşbu Genel Şartlar’da 02.08.2016 tarihinde yapılan değişiklikle birlikte, sigortacıya yapılan başvuru neticesinde anlaşma sağlanamaması halinde, taraflarca ihtiyari olarak arabulucuya başvurulabileceği düzenlenmiştir.

01.04.2020 tarihinde yürürlüğe girecek değişiklik ile dava yoluna gitmeden önce sigortacıya yazılı bildirimin EK-6’da belirtilen belgelerin tamamı ile yapılması öngörülmüştür. Başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde sigortacıdan yazılı cevap alınamaması veya verilen

 cevabın kısmen ya da tamamen talebi karşılamaması halinde, zarar gören tarafından yetkili mahkeme nezdinde dava açabileceği ya da tahkim yoluna gidebileceği düzenlenmiştir. İşbu değişiklikte ihtiyari arabuluculuğa ilişkin hususlar yer almamaktadır.

Zarar gören tarafından ileri sürülen maddi hasar, ölüm ya da sakatlık taleplerine ilişkin olarak, sigortacı tarafından tazminat tutarının belirlenebilmesi açısından bazı bilgi ve belgelere ihtiyaç duyulduğu izahtan varestedir. Uygulamada zarar görenler tarafından sigorta şirketine yazılı başvuru zorunluluğu yerine getirilmekteyse de, işbu başvuru esnasında sigortacının tazminat tutarını belirleyebilmesi açısından gerekli olan belgelerin iletilmediği ve akabinde dava/tahkim yoluna gidildiği durumlar ile sıklıkla karşı karşıya gelinmekteydi. Yapılan değişiklik ile birlikte dava öncesi başvuru esnasında ilgili belgelerin sigortacıya iletilmesi zorunlu kılınmış olup, bu halde eksik belge ile başvurunun akabinde dava/tahkim yoluna gidilmesi halinde “usulden red” kararı verilmesi hususunda birlik sağlanacağı öngörülmektedir.

Halihazırda Genel Şartlar’da 02.08.2016 tarihinde yapılan değişiklik ile birlikte, sigortacıya yazılı başvuru aşamasının akabinde anlaşma sağlanamaması halinde, taraflarca ihtiyari olarak arabuluculuk yoluna gidilebileceği düzenlenmiştir. Bir başka deyişle ihtiyari arabuluculuk yoluna başvurulmadan önce, sigorta şirketine yazılı başvuru yolunun tüketilmesi gerektiği düzenlenmiştir. 01.04.2020 tarihinde yürürlüğe girecek değişiklik ile birlikte bu hususa ilişkin düzenlemeler kaldırılmıştır.

Hukukumuzda 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile birlikte, arabuluculuk sistemi yasal bir düzenlemeye kavuşturulmuştur.  7155 Sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un kabul edilmesi ile birlikte, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda bir takım değişiklikler yapılmıştır. İşbu kanun ile birlikte 01.01.2019 tarihinden itibaren, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerine ilişkin ticari davalar bakımından zorunlu arabuluculuk şartı getirilmiştir. Bir başka deyişle bu tip ticari davalar açısından, arabulucuya başvurma zorunluluğu dava şartı olarak düzenlenmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. Maddesi uyarınca; tarafların tacir olup olmadıklarına ve uyuşmazlık konusunun ticari işletmeye ait olup olmadığına bakılmaksızın, işbu kanunda öngörülen hususlardan doğan davalar “mutlak ticari dava” niteliğine sahiptir. Türk Ticaret Kanunu’nun altıncı kitabında yer alan 1401-1520. maddeleri arasında, sigorta hukukuna ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. Dolayısı ile sigorta hukukundan doğan özel hukuk uyuşmazlıkları mutlak ticari dava sayılmaktadır.

Tüm bu açıklamalar doğrultusunda Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası’ndan doğan uyuşmazlıklar bakımından dava yoluna gitmeden önce, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. Maddesi ile Genel Şartlar uyarınca sigortacıya yazılı başvuru ve zorunlu arabuluculuğa başvuru dava şartlarının her ikisinin de birlikte sağlanması gerekmektedir. Ayrıca 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu uyarınca tarafların ihtiyari arabuluculuk yoluna gitme hakkı da bulunmaktadır.

  • Halihazırda Genel Şartlar’da tazminat ödemelerinde istenilecek belgeler; maddi zararlar ve bedeni zararlar (sürekli sakatlık/ölüm halleri) başlığı altında belirtilmiştir.

Yapılan değişiklik ile birlikte tazminat ödemelerinde istenilecek belgelerin kapsamı oldukça detaylandırılmış ve genişletilmiştir.

Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin istenecek bilgi ve belgeler 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında genişletilmiştir. Vefat tazminatına ilişkin istenecek bilgi ve belgelerde ise anne ve baba bilgisini gösterir güncel vukuatlı nüfus kayıt örneği sayılmak suretiyle, destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunan kişiler arasında müteveffanın anne ve babanın bulunmuyor ve anne ve/veya babanın hayatta olması ihtimalinde, işbu hak sahiplerinin paylarının ayrılabilmesinin amaçlandığı kanaatindeyiz. Aksi takdirde müteveffanın farklı hak sahipleri tarafından farklı zamanlarda yöneltilen tazminat talepleri doğrultusunda, desteğin gelirinin paylaştırılması hususunda bazı karışıklıklar yaşanmaktadır. Yapılan düzenleme ile işbu karışıklığın önüne geçileceği kanaatindeyiz.

 Sigorta şirketine yazılı olarak başvuru yapılması dava şartı olup, yapılan değişiklikler uyarınca dava öncesinde sigorta şirketine yazılı başvuru şartı yerine getirilirken yazılı bildirimin işbu belgelerin tamamı ile yapılması öngörülmüştür. Sigorta şirketlerince tazminat hesaplamalarına ilişkin gerekli ve yeterli bir inceleme yapılabilmesi açısından bu kapsamdaki düzenlemelerin yerinde olduğu kanaatindeyiz.

  • Destekten Yoksun Kalma Teminatına İlişkin Değişiklikler:

Halihazırda Genel Şartların ekinde destekten yoksun kalma tazminatı hesaplamasına ilişkin düzenlemeler mevcuttur. 01.04.2020 tarihinde yürürlüğe girecek değişiklikte hesaplamaya ilişkin daha kapsamlı ve ayrıntılı düzenlemeler ile bir takım farklılıklar getirilmiş olup, işbu düzenleme ve farklılıklara aşağıdaki açıklamalarımız vasıtasıyla değinilmektedir.

  • Halihazırda Genel Şartlar uyarınca hesaplamalarda ölüm tablosu olarak TRH 2010 tablosunun dikkate alınacağı, tablonun belli periyodlarda güncellenmesi halinde tazminat tutarının kaza tarihi itibariyle güncel versiyona göre hesaplanacağı düzenlenmiştir.

Yapılan değişiklik ile ölüm tablosu olarak TRH 2010 tablosu kullanılmaya devam edilecek olmakla birlikte, tablonun belli periyodlarda güncellenmesi halinde tazminat tutarının kaza tarihi yerine vefat tarihi itibariyle güncel versiyona göre hesaplanacağı belirlenmiştir.

  • Halihazırda Genel Şartlar uyarınca hesaplamalarda iskonto oranının (teknik faiz) %1.8 olarak dikkate alınacağı, işbu oranın gerekli görülen hallerde Hazine Müsteşarlığı’nca güncelleneceği düzenlenmiştir.

Yapılan değişiklik ile iskonto oranı aynı kalmakla birlikte, Hazine Müsteşarlığı yerine ilgili kurumun Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca güncelleneceği belirlenmiştir.

Nitekim 10.07.2018 tarihli ve 30474 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Sigortacılık Genel Müdürlüğü Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlanmıştır.

  • Halihazırda Genel Şartlar’da vefat edenin gelirinin hangi usul ve esaslar çerçevesinde belirleneceğine dair ayrıntılı ve detaylı bir düzenleme mevcut değildir. Bu hususa ilişkin olarak “Belgelendirilmiş olması durumunda, hesaplamalarda ölen kişinin vergilendirilmiş geliri dikkate alınır. Vergilendirilmiş gelir tutarı için herhangi bir belge sunulamaması durumunda hesaplama, asgari ücret kullanılarak yapılır. Aynı kriterler pasif dönem hesaplamasında da geçerlidir.” şeklinde düzenleme mevcuttur. İşbu düzenlemedeki eksiklikler Yargıtay içtihatları ile giderilmeye çalışılmaktadır.

Yapılan değişik ile vefat edenin gelirinin aktif dönem ve pasif dönem açısından ne şekilde belirleneceği hususuna kapsamlı bir şekilde yer verilmiştir. Buna göre müteveffanın vergilendirilmiş bir geliri olması ya da olmaması,   işyeri veya iş sahipleri ya da ortaklarının vefat etmesi hali, vergilendirilmiş gelire ek olan düzenli gelirlerin hesaplamaya ne şekilde dahil edileceği, Türkiye’de yerleşik olmayan kişilerin vefat etmesi hali, pasif dönemde AGİ hariç net asgari ücretin esas alınması gerektiği ile kira, hisse ve faiz gibi gelirlerin hesaplamada dikkate alınamayacağı hususlarına ilişkin düzenlemeler getirilmiştir.

Buradaki en önemli düzenlemelerden biri olarak, müteveffanın aylık gelirinin asgari ücretten yüksek olması durumunda kaza tarihi itibariyle vergilendirilmiş resmi belgeli gelir beyanının sunulması şartı söz konusu olmuştur.

İşbu düzenlemeler ile halihazırda Genel Şartlar’da yer almayan ve Yargıtay içtihatları ile giderilmeye çalışılan boşluk ve eksikliklerin giderilmesi amaçlandığı düşünülmektedir. Nitekim işbu eksiklikler sebebiyle uygulamada müteveffanın esas alınması gereken gelirine ilişkin farklı hesaplamalar söz konusu olup, işbu hususta tam anlamıyla bütünlük söz konusu değildir. Örnek vermek gerekirse; işyeri sahiplerinin geliri hesap edilirken uygulamada sıklıkla işyerinden elde edilen toplam gelirin esas alındığı görülmektedir. Oysa ki yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca işyeri sahibinin gelirinin, vefat halinde kendi işyerinde gerçekleştiremediği çalışmanın yerine getirilmesi için katlanılacak maliyet olarak esas alınması gerekmektedir. Nitekim yapılan değişiklik ile yerleşik Yargıtay içtihatları ile uyumlu bir hesaplama usulü öngörülmüştür. Bu ve diğer tüm değişikliklerin müteveffanın gelirinin hesaplanması açısından son derece gerekli ve elverişli olduğu kanaatindeyiz.

  • Halihazırda Genel Şartlar’da yeniden evlenme olasılığının, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri yardımıyla Hazine Müsteşarlığı’nca belirlenecek esaslar çerçevesinde oluşturulacak cetvel dikkate alınmak suretiyle hesap edileceği, TÜİK tarafından yayınlanacak resmi veriler yardımıyla hazırlanacak cetvelin kullanılmaya başladığı tarihe kadar, mevcut yargı uygulamasında esas alınan tablonun kullanılacağı düzenlenmiştir.

Yapılan değişiklik ile belli yaş oranlarına göre kadın ve erkek için ayrı ayrı yeniden evlenme olasılığı oranlarını gösterir tablo (AYİM tablosu) düzenlenmiştir. Tabloda yer alan olasılıkların çocuk sahibi olmayan dul kalan eşler için düzenlendiği, çocuklu eşlerde vesayet ya da velayet durumuna göre her bir çocuk için tabloda belirtilen olasılık yüzdelerinin 5’er puan indirilerek hesaplamaya katılacağı belirtilmiştir.

  • Halihazırda Genel Şartlar’da destek süresi ile aktif ve pasif çalışma sürelerine ilişkin olarak ayrıntılı ve detaylı bir düzenleme mevcut değildir. Bu hususa ilişkin olarak “Destek süresi ile aktif ve pasif çalışma süresi, Hazine Müsteşarlığının belirleyeceği esaslara göre hesaplanır.” şeklinde düzenleme mevcuttur. İşbu düzenlemedeki eksiklikler Yargıtay içtihatları ile giderilmeye çalışılmaktadır.

Yapılan değişiklik ile vefat eden kişinin aktif yaşamının ne zaman başlayacağı ne zaman sona ereceği ve pasif döneme geçileceğine ilişkin detaylı düzenlemeler mevcuttur. Burada halihazırdaki Yargıtay uygulamalarından farklı olarak; müteveffanın 01.01.1990 tarihinden önce doğması halinde aktif yaşamın 60 yaşında, 01.01.1990 ve/ve ya sonraki bir tarihten sonra doğması halinde aktif yaşamın 65 yaşında sona ereceği düzenlenmiştir. Vefat eden kişinin pasif dönemde çalışıyor olması ihtimaline binaen, iki yıl daha aktif dönem hesabı yapılacağı öngörülmüştür. Ayrıca özel kanunlara göre çalışma süreleri belirlenen mesleklere ilişkin hükümler saklı tutulmuştur.

Vefat eden şahsın 18 yaşın altında olması hali düzenlenmiştir. Buna göre müteveffanın 18 yaşın altında olup, çalışıyor olma ihtimaline binaen çalışmaya esas beyan edilen gelirin dikkate alınacağı belirtilmiştir. Aktif dönem başlangıcına kadar geçen dönem için yetiştirme gideri hesap edileceği, yetiştirme giderinin ailenin net geliri ile hesaplanacağı, hesaplanan tutarın %10’unun yetiştirme gideri olarak esas alınacağı ve hayatta olan ebeveynler arasında eşit şekilde bölüneceği belirtilmiştir. Güncel tarihli Yargıtay kararlarında yetiştirme gideri bakımından anne ve baba için ayrı ayrı %5’er oranında indirim yapılmakla birlikte, anne ve ya babadan birinin çalışmıyor olması halinde yalnızca biri bakımından %5 oranında indirim yapıldığı görülmektedir.

Yargıtay uygulamaları ile doğru orantılı olarak, destekten yoksun kalma tazminatı hesaplamasında askerlik döneminin dikkate alınmayacağı belirtilmiştir.

Destekten yoksun kalan erkek çocuklar için 18 yaşın, kız çocuklar için 22 yaşın destek süresi sonu olarak esas alınacağı, ancak lisans ve lisansüstü eğitim düzeyinde bulunan destekten yoksun kalan kişiler için cinsiyet ayrımı yapılmaksızın 25 yaşın destek süresi sonu olarak esas alınacağı belirtilmiş olup, işbu düzenleme Yargıtay uygulamaları ile aynı doğrultudadır.

Müteveffanın eşinin işlemiş dönemde yeniden evlendiğinin biliniyor olması ihtimaline binaen, evlenme tarihine kadar geçen süre için tazminat hesaplanacağı düzenlenmiştir.

Aktif dönem sonu yaşı olan 60/65 yaşın altında bulunan ve emekli olduğu bilinen kişiler için, kaza tarihinde çalışıp çalışmama durumuna göre düzenleme yapılmıştır. Buna göre kaza tarihinde çalışılıyorsa; kaza tarihi itibariyle vergilendirilmiş bir resmi belgeli gelir beyanı var ise beyan edilen gelir üzerinden hesaplama yapılır ve aktif/pasif dönem ayrımında 60/65 yaş esas alınacaktır. Kaza tarihi itibariyle çalışma söz konusu değilse, pasif dönem hesabı yapılacaktır.

İşbu düzenlemeler ile aktif ve pasif dönem hesabına ilişkin birçok farklı ihtimal göz önünde bulundurulmuş, bu kapsamda ayrıntılı ve detaylı incelemelere yer verilmiştir. Yapılan düzenlemelerin bir kısmı Yargıtay uygulaması ile benzerlik göstermekle birlikte, bir kısım düzenlemeler farklılık göstermektedir. Genel hatlarıyla yapılan değişikliklerin uygulamadaki farklılıkların ve önceki düzenlemelerdeki eksikliklerin giderilmesi açısından elverişli olduğu kanaatindeyiz.

  • Halihazırda Genel Şartlar’da tazminatın ax,n formülü ile hesaplanacağı, tazminat hesaplanırken “ Devre Başı Ödemeli Belirli Süreli Rant” formülümüm esas alınacağı kısaca düzenlenmiştir.

Yapılan değişiklik ile işlemiş dönem hesabı ve işleyecek dönem hesabı ayrı ayrı belirtilmiş, bu dönemlerde esas alınacak gelire atıfta bulunulmuş, “Dönem Başı Ödemeli Dönemsel Hayat Anüitesi” ile hesaplama yapılacağı belirtilmiş ve desteklik süresinin ne şekilde belirleneceği hususunda açıklamalara yer verilmiştir.

  • Halihazırda Genel Şartlar’da pay oranlarına ilişkin herhangi bir düzenleme mevcut olmayıp, uygulamada Yargıtay içtihatları uyarınca pay oranlarının belirlendiği görülmektedir.

Yapılan değişiklik ile destekten yoksun kalanların paylarının belirlenmesinde payların, eş ile müteveffa için 2’şer pay, çocuklar ile anne ve baba için ise 1’er pay verilerek dağıtılacağı, destekten kapsamından çıkan bir kişi olması halinde pay yapısının tekrar hesaplanacağı düzenlenmiştir. Müteveffanın olası evlenme yaşının ise TÜİK tarafından yayımlanan evlenme ve boşanma istatistiklerindeki ülke ortalamasının dikkate alınarak belirleneceği, evlendikten sonra ise 2 yıl ara ile toplam 2 çocuk sahibi olacağı ihtimaline binaen hesaplama yapılacağı belirtilmiştir.

Daha önce pay oranlarının ne şekilde esas alınması gerektiğine ilişkin olarak Genel Şartlar ve/ve ya ekinde herhangi bir düzenleme olmaması oldukça büyük bir eksikliğe ve uygulamada karışıklığa sebebiyet vermiştir. Bu kapsamda esas alınması gereken pay oranlarının düzenlemeye kavuşturulmasının son derece isabetli olduğu kanaatindeyiz.

  • Yapılan değişiklik ile sigorta şirketi tarafından hak sahibine ödeme yapılmasını izleyen 5 iş günü içerisinde yazılı olarak ve ya güvenli elektronik iletişim araçları vasıtasıyla tazminat ödemesine esas alınan aktüerya raporunun hak sahibine gönderileceği düzenlenmiş olup, halihazırda Genel Şartlar’da bu yönde bir düzenleme söz konusu değildir.

İşbu düzenlemede sigorta şirketi tarafından hak sahibine hangi aşamada yapılan ödemeden bahsedildiği hususunda açıklık ve netlik bulunmamaktadır. Bir başka deyişle işbu maddenin dava esnasında yapılan ödemeler açısından uygulama alanı bulup bulmayacağı hususu netleştirilmelidir. Kanaatimizce yapılan işbu düzenleme ancak dava öncesinde yapılan başvuru esnasında uygulanabilir olacaktır.

  • Yapılan değişiklik ile ibraname söz konusu olsun ya da olmasın sigorta şirketi tarafından önceden ödeme yapılan bir tazminatta uyuşmazlık olması durumunda tazminat ödeme tarihi hesap tarihi kabul edilerek (ödeme tarihindeki ücretler ve ödemeye esas kriterler dikkate alınarak) tazminat hesabı yapılacağı, hesap edilen tazminat ile yapılan ödeme tutarının karşılaştırılacağı, hak sahibi lehine fark çıkması halinde ise işbu farkın ödeneceği hususunda düzenleme yapılmıştır. Halihazırda Genel Şartlar’da bu yönde bir düzenleme mevcut olmayıp, uygulamada Yargıtay kararları doğrultusunda hesaplamalar yapılmaktadır.

Öncelikle belirtmek isteriz ki, ödeme söz konusu olması halinde ödeme tarihindeki verilerin esas alınması suretiyle hesaplama yapılması gerektiğinin düzenlemeye kavuşturulması oldukça yerindedir. Nitekim her ne kadar Yargıtay kararlarında,  ödeme tarihindeki veriler esas alınarak hesaplama yapılması ve sigorta şirketince ödeme tarihindeki sorumluluğun yerine getirilip getirilmediğinin belirlenmesi gerektiği hususu açık olsa da bazı mahkeme bilirkişilerince hesap tarihindeki veriler esas alınmak suretiyle hesaplama yapılmaktadır. Getirilen işbu düzenleme ile güncel Yargıtay uygulamalarından farklı bir husus da söz konusu olup, işbu durum sigorta şirketlerinin oldukça lehine gözükmektedir. Şöyle ki güncel uygulamalar uyarınca ödeme söz konusu olması halinde, öncelikli olarak ödeme tarihindeki verilerin esas alınarak hesaplama yapılmakta, hesap edilen tutar ile sigorta şirketince yapılan ödeme arasında fahiş nitelikte sayılabilecek bir fark olması halinde sigorta şirketince ödeme tarihinde sorumluluğun yerine getirilmemiş olduğundan bahisle, hesaplama tarihindeki veriler esas alınmak suretiyle yapılan hesaplama esas alınmaktadır. Oysa ki işbu düzenleme ile hak sahibi lehine fark çıkması halinde dahi, hesaplama tarihindeki veriler dikkate alınmayacak, ödeme tarihindeki verilere göre yapılan hesaplama uyarınca aradaki fark tutar hak sahibine ödenecektir. Ayrıca bu uygulama için ödemeye ilişkin ibraname akdedilmiş olması şart koşulmamış olup, genel hatları ile işbu değişikliğin sigorta şirketlerinin menfaatine olduğunu söylemek mümkündür.

  • Sürekli Sakatlık Teminatına İlişkin Değişiklikler:

Halihazırda Genel Şartların ekinde sürekli sakatlık tazminatı hesaplamasına ilişkin düzenlemeler mevcuttur. 01.04.2020 tarihinde yürürlüğe girecek değişiklikte hesaplamaya ilişkin daha kapsamlı ve ayrıntılı düzenlemeler ile bir takım farklılıklar getirilmiş olup, işbu düzenleme ve farklılıklara aşağıdaki açıklamalarımız vasıtasıyla değinilmektedir.

  • Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin olmak üzere sakatlık oranının belirlenmesinde esas alınacak mevzuat hakkında değişiklik yapılmıştır.

Halihazırda genel şartlar uyarınca sürekli sakatlık oranının “30/3/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” uyarınca belirlenmesi öngörülmüştür.

01.04.2020 tarihinde yürürlüğe girecek değişiklik ile sürekli sakatlık oranının belirlenmesinde “Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik” ile “Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik” doğrultusunda tanzim edilecek sağlık kurulu raporunun esas alınacağı düzenlenmiştir.

20.02.2019 tarihli Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik” ile “Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik” ile birlikte 30/3/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” yürürlükten kaldırılmıştır.

Bu durumun 01.06.2015 tarihli Genel Şartlar’a tabi olan hadiselerde, sürekli sakatlığın belirlenmesi hususunda hangi yönetmeliğin uygulanması gerekeceği hususunda tereddüt uyandırdığını söylemek mümkündür. Nitekim uygulamada işbu hususta teklik sağlanamamış olup; bazı sigorta şirketlerince kaza tarihi itibari ile yürürlükte olan yönetmelik esas alınmaktayken, bazı sigorta şirketlerince rapor düzenlenme tarihi itibari ile yürürlükte olan yönetmelik esas alınmıştır.

Şu durumda 01.06.2015 tarihli Genel Şartlar’a tabi olmakla birlikte, 20.02.2019 tarihinden önce meydana gelen, ancak sağlık kurulu raporunun 20.02.2019 tarihinden sonra tanzim edildiği hadiseler bakımından; sürekli sakatlık oranına ilişkin olarak hangi yönetmeliğin esas alınması gerektiği hususunda bir düzenleme yapılması zaruridir. 

Yapılan değişiklikler 01.04.2020 tarihinde yürürlüğe girecek olup, işbu yürürlük tarihinden sonra akdedilen poliçeler açısından uygulama bulacaktır. İşbu Genel Şartlar’a tabi hadiseler açısından esas alınacak mevzuatın “Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik” ile “Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik” olduğu hususu izahtan varestedir.

  • Değişiklik yapılan maddede “Sürekli sakatlık tazminatının bu Genel Şartlar uyarınca belirlenen ilkeler dikkate alınarak zarar görenin bireysel özelliklerine göre ve varsa geçici iş göremezlik süresinin bittiği tarihten itibaren hesaplanır.”denilmiştir.

Halihazırda Genel Şartlardan farklı olarak geçici iş göremezlik süresinin bittiği tarihten itibaren sürekli sakatlık tazminatının hesaplanacağı belirtilmiş olup, işbu düzenlemenin oldukça yerinde olduğu kanaatindeyiz. Nitekim uygulamada geçici iş göremezlik dönemine ilişkin hem geçici iş göremezlik tazminatı hesabı yapıldığı, hem geçici iş göremezlik döneminin sürekli iş göremezlik dönemine dahil edilerek sürekli iş göremezlik tazminatı hesabı yapıldığı, bu durumda aynı döneme ilişkin mükerrer ödeme riski ile karşı karşıya kalındığı sıklıkla görülmektedir. Bu kapsamda yapılan düzenleme ile mükerrer hesabın önüne geçilmesinin amaçlandığı kanaatindeyiz.

  • Halihazırda Genel Şartlar uyarınca hesaplamalarda iskonto oranının (teknik faiz) %1.8 olarak dikkate alınacağı, işbu oranın gerekli görülen hallerde Hazine Müsteşarlığı’nca güncelleneceği düzenlenmiştir.

Yapılan değişiklik ile iskonto oranı aynı kalmakla birlikte, Hazine Müsteşarlığı yerine ilgili kurumun Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca güncelleneceği belirlenmiştir.

Nitekim 10.07.2018 tarihli ve 30474 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Sigortacılık Genel Müdürlüğü Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlanmıştır.

  • Halihazırda Genel Şartlar’da sürekli sakat kalan kişinin gelirinin hangi usul ve esaslar çerçevesinde belirleneceğine dair ayrıntılı ve detaylı bir düzenleme mevcut değildir. Bu hususa ilişkin olarak “Belgelendirilmiş olması durumunda, hesaplamalarda ölen kişinin vergilendirilmiş geliri dikkate alınır. Vergilendirilmiş gelir tutarı için herhangi bir belge sunulamaması durumunda hesaplama, asgari ücret kullanılarak yapılır. Aynı kriterler pasif dönem hesaplamasında da geçerlidir.” şeklinde düzenleme mevcuttur. İşbu düzenlemedeki eksiklikler Yargıtay içtihatları ile giderilmeye çalışılmaktadır.

Yapılan değişik ile sürekli sakat kalan kişinin gelirinin aktif dönem ve pasif dönem açısından ne şekilde belirleneceği hususuna kapsamlı bir şekilde yer verilmiştir. Buna göre sürekli sakat kalan kişinin vergilendirilmiş bir geliri olması ya da olmaması,   işyeri veya iş sahipleri ya da ortaklarının sürekli sakat kalması hali, vergilendirilmiş gelire ek olan düzenli gelirlerin hesaplamaya ne şekilde dahil edileceği, Türkiye’de yerleşik olmayan kişilerin sürekli sakat kalması hali, pasif dönemde AGİ hariç net asgari ücretin esas alınması gerektiği ile kira, hisse ve faiz gibi gelirlerin hesaplamada dikkate alınamayacağı hususlarına ilişkin düzenlemeler getirilmiştir.

Buradaki en önemli düzenlemelerden biri olarak, malul kalanın aylık gelirinin asgari ücretten yüksek olması durumunda kaza tarihi itibariyle vergilendirilmiş resmi belgeli gelir beyanının sunulması şartı söz konusu olmuştur.

İşbu düzenlemeler ile halihazırda Genel Şartlar’da yer almayan ve Yargıtay içtihatları ile giderilmeye çalışılan boşluk ve eksikliklerin giderilmesi amaçlandığı düşünülmektedir.

 

  • Sürekli sakatlığa bağlı bakıcı giderine ilişkin olarak halihazırda Genel Şartlar’da yer alan uygulamadan, daha farklı bir düzenleme öngörülmüştür.

Halihazırda Genel Şartlar’da maluliyet oranı aralığına göre, asgari net ücrete uygulanacak oranlar tablo ile belirtilmiş olup, işbu tablo uyarınca maluliyet oranının %70’in altında olması halinde bakıcı gideri tazminatı söz konusu olmamaktadır. İlgili maddede tabloya göre maluliyet oranının denk geldiği aralıktaki katsayı nispetinde asgari net ücret dikkate alınarak bakıcı gideri hesaplanacağı, bakıcı tutulduğunun belgelendirilmesi durumunda asgari brüt ücretin dikkate alınacağı düzenlenmiştir.

Yapılan değişiklik ile bakıcı tutulduğunun belgelendirilememesi halinde bekar ve çocuksuz kişiler için geçerli AGİ dahil net asgari ücret üzerinden, bakıcı tutulduğunun belgelendirilmesi halinde ise brüt asgari ücret üzerinden hesaplama yapılacağı düzenlenmiştir. Burada 20.02.2019 tarihli ve 30692 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çocuklar için Özel Gereksinim Değerlendirilmesi Hakkında Yönetmelik ve Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelikte;

  • Kısmi bağımlı olarak tanımlanan ve %50 ve üzerinde engel oranına sahip kişiler için %50 oranında,
  • Tam bağımlı olarak tanımlanan kişiler için ise %100 oranında hesaplama yapılacağı düzenlenmiştir.

Yapılan işbu düzenleme ile halihazırdaki Genel Şartlar’da öngörülen oranlar kaldırılmış ve yalnızca %50 ile %100 oranlarının uygulanacağı düzenlenmiştir. Bu kapsamda sürekli sakat kalan kişinin bakıcı gideri tazminatına hak kazanabilmesi için öncelikle ilgili mevzuat uyarınca en az %50 oranında engel oranına sahip olması gerekmektedir.

Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelikte kısmi bağımlı engelli birey ve tam bağımlı engelli bireye ilişkin olarak tanımlamalar mevcuttur.

Buna göre kısmi bağımlı engelli birey;  Doku, organ ve/veya fonksiyon kaybı ve/veya psikiyatri tanısına bağlı olarak muhakeme yeteneği değerlendirilmesi gereken fonksiyonel bağımsızlık ölçeklerine göre günlük yaşam aktivitelerini yardım alarak gerçekleştirebileceğine karar verilen bireyi ifade etmektedir.

Tam bağımlı engelli birey ise; Engel durumuna göre engel oranı %50 ve üzeri olduğu tespit edilenlerden doku, organ ve/veya fonksiyon kaybı ve/veya psikiyatri tanısı bağlantılı olarak muhakeme yeteneği değerlendirilmesine göre günlük yaşam aktivitelerini yardım almasına rağmen kendi başına gerçekleştiremediğine karar verilen bireyi ifade etmektedir.

Bu kapsamda kısmi bağımlı olarak tanımlanan bir kişinin sürekli bakıcı gideri tazminatına hak kazanabilmesi açısından engel oranının %50 ve üzerinde olmasının aranacağı ve %50 oranında hesaplama yapılacağı anlaşılmaktadır. Tam bağımlı olarak tanımlanan kişilerin ise ilgili mevzuattaki tanım uyarınca her halükarda en az %50 oranında engelli olacağı ve işbu kişiler açısından %100 oranında hesaplama yapılacağı anlaşılmaktadır.

Dolayısı ile sürekli sakat kalan kişinin bakıcı gideri tazminatının hesaplamasında öncelikle kişinin kısmi ya da tam bağımlı birey kapsamında olup olmadığı, engel oranının ne olduğu, tüm bu veriler uyarınca hangi oranın uygulanacağı belirlenmelidir.

  • Halihazırda Genel Şartlar’da aktif ve pasif dönem sürelerine ilişkin bir düzenleme söz konusu olmayıp, işbu eksiklik Yargıtay içtihatları ile giderilmeye çalışılmaktadır.

Yapılan değişiklik ile sürekli sakat kalan kişinin aktif yaşamının ne zaman başlayacağı ne zaman sona ereceği ve pasif döneme geçileceğine ilişkin düzenlemeler getirilmiştir. Burada halihazırdaki Yargıtay uygulamalarından farklı olarak; sürekli sakat kalan kişinin 01.01.1990 tarihinden önce doğması halinde aktif yaşamın 60 yaşında, 01.01.1990 ve/ve ya sonraki bir tarihten sonra doğması halinde aktif yaşamın 65 yaşında sona ereceği düzenlenmiştir. Sürekli sakat kalan kişinin kaza tarihi itibari ile pasif dönemde çalışıyor olması ihtimaline binaen, iki yıl daha aktif dönem hesabı yapılacağı öngörülmüştür. Ayrıca özel kanunlara göre çalışma süreleri belirlenen mesleklere ilişkin hükümler saklı tutulmuştur.

Sürekli sakat kalan kişinin 18 yaşın altında olması hali düzenlenmiştir. Buna göre sürekli sakat kalan kişinin 18 yaşın altında olup, çalışıyor olma ihtimaline binaen çalışmaya esas beyan edilen belgeye göre aktif dönem hesabı yapılacağı belirtilmiştir.

  • Halihazırda Genel Şartlar’da tazminatın ax,n formülü ile hesaplanacağı, tazminat hesaplanırken “Devre Başı Ödemeli Belirli Süreli Rant” formülümüm esas alınacağı kısaca düzenlenmiştir.

Yapılan değişiklik ile işlemiş dönem hesabı ve işleyecek dönem hesabı ayrı ayrı belirtilmiş, işlemiş dönem hesabının esas alınacak gelir üzerinden teknik faiz indirimi uygulanmadan ve hesap tarihine kadar güncellenmeden yapılacağı düzenlenmiş, bu dönemlerde esas alınacak gelire atıfta bulunulmuş, “Dönem Başı Ödemeli Dönemsel Hayat Anüitesi” ile hesaplama yapılacağı belirtilmiştir. 60/65 yaşın altında bulunan ve emekli olduğu bilinen kişiler için kaza tarihi itibari ile çalışılıp çalışılmamasına göre farklı düzenlemeler öngörülmüştür. Buna göre kaza tarihinde çalışılıyorsa; kaza tarihi itibariyle vergilendirilmiş bir resmi belgeli gelir beyanı var ise beyan edilen net gelir üzerinden hesaplama yapılacak ve aktif/pasif dönem ayrımında 60/65 yaş esas alınacaktır. Kaza tarihi itibariyle çalışma söz konusu değilse, pasif dönem hesabı yapılacaktır.

  • Halihazırda Genel Şartlar’da askerlik dönemine ilişkin herhangi bir düzenleme mevcut değildir.

Yapılan değişiklik ile sürekli sakat kalanın askerliğe elverişli olmadığına dair resmi bir belgesi bulunmaması halinde, muhtemel askerlik döneminde pasif dönem hesabı yapılacağı düzenlenmiştir.

  • Yapılan değişiklik ile sigorta şirketi tarafından hak sahibine ödeme yapılmasını izleyen 5 iş günü içerisinde yazılı olarak ve ya güvenli elektronik iletişim araçları vasıtasıyla tazminat ödemesine esas alınan aktüerya raporunun hak sahibine gönderileceği düzenlenmiş olup, halihazırda Genel Şartlar’da bu yönde bir düzenleme söz konusu değildir.

İşbu düzenlemede sigorta şirketi tarafından hak sahibine hangi aşamada yapılan ödemeden bahsedildiği hususunda açıklık ve netlik bulunmamaktadır. Bir başka deyişle işbu maddenin dava esnasında yapılan ödemeler açısından uygulama alanı bulup bulmayacağı hususu netleştirilmelidir. Kanaatimizce yapılan işbu düzenleme ancak dava öncesinde yapılan başvuru esnasında uygulanabilir olacaktır.

  • Yapılan değişiklik ile ibraname söz konusu olsun ya da olmasın sigorta şirketi tarafından önceden ödeme yapılan bir tazminatta uyuşmazlık olması durumunda tazminat ödeme tarihi hesap tarihi kabul edilerek (ödeme tarihindeki ücretler ve ödemeye esas kriterler dikkate alınarak) tazminat hesabı yapılacağı, hesap edilen tazminat ile yapılan ödeme tutarının karşılaştırılacağı, hak sahibi lehine fark çıkması halinde ise işbu farkın ödeneceği hususunda düzenleme yapılmıştır. Halihazırda Genel Şartlar’da bu yönde bir düzenleme mevcut olmayıp, uygulamada Yargıtay kararları doğrultusunda hesaplamalar yapılmaktadır.

Öncelikle belirtmek isteriz ki, ödeme söz konusu olması halinde ödeme tarihindeki verilerin esas alınması suretiyle hesaplama yapılması gerektiğinin düzenlemeye kavuşturulması oldukça yerindedir. Nitekim her ne kadar Yargıtay kararlarında,  ödeme tarihindeki veriler esas alınarak hesaplama yapılması ve sigorta şirketince ödeme tarihindeki sorumluluğun yerine getirilip getirilmediğinin belirlenmesi gerektiği hususu açık olsa da bazı mahkeme bilirkişilerince hesap tarihindeki veriler esas alınmak suretiyle hesaplama yapılmaktadır. Getirilen işbu düzenleme ile güncel Yargıtay uygulamalarından farklı bir husus da söz konusu olup, işbu durum sigorta şirketlerinin oldukça lehine gözükmektedir. Şöyle ki güncel uygulamalar uyarınca ödeme söz konusu olması halinde, öncelikli olarak ödeme tarihindeki verilerin esas alınarak hesaplama yapılmakta, hesap edilen tutar ile sigorta şirketince yapılan ödeme arasında fahiş nitelikte sayılabilecek bir fark olması halinde sigorta şirketince ödeme tarihinde sorumluluğun yerine getirilmemiş olduğundan bahisle, hesaplama tarihindeki veriler esas alınmak suretiyle yapılan hesaplama esas alınmaktadır. Oysa ki işbu düzenleme ile hak sahibi lehine fark çıkması halinde dahi, hesaplama tarihindeki veriler dikkate alınmayacak, ödeme tarihindeki verilere göre yapılan hesaplama uyarınca aradaki fark tutar hak sahibine ödenecektir. Ayrıca bu uygulama için ödemeye ilişkin ibraname akdedilmiş olması şart koşulmamış olup, genel hatları ile işbu değişikliğin sigorta şirketlerinin menfaatine olduğunu söylemek mümkündür.

  • Yapılan değişiklik ile artan iş göremezlik oranına ilişkin olarak, halihazırda Genel Şartlar’da yer almayan bir düzenleme getirilmiştir.

Bu düzenleme uyarınca artan iş göremezlik oranına bağlı tazminat sadece artan kısım için hesaplanacaktır. İlk ödemeye esas alınan Yönetmeliğe göre hazırlanan maluliyetin arttığını gösterir rapor doğrultusunda artış tarihinden itibaren hesaplama yapılacağı açıkça belirtilmiştir.

 

Öncelikle belirtmek isteriz ki artan iş göremezlik oranına ilişkin düzenleme getirilmesi uygulamadaki farklılıkların ve çelişkilerin giderilmesi açısından oldukça mühimdir. Söz konusu tazminatın yalnızca artan kısım için yapılacağı, ilk ödemeye esas alınan yönetmeliğe göre maluliyette bir artış olup olmadığının belirleneceği ve artış tarihinden itibaren hesaplama yapılacağına dair düzenlemeler sigorta şirketlerinin lehine gözükmekte olup, işbu düzenlemeler karşısında haksız ödemelerin önüne geçilmesinin amaçlandığı kanaatindeyiz.

 

  • Maddi Zararlar Teminatına İlişkin Değişiklikler:
  • Halihazırda Genel Şartlar’ın A.2. inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin (iii) numaralı alt bendinde yer alan “İlgili mevzuat çerçevesinde ömrünü tamamlamış araçlardan veya Hazine Müsteşarlığınca belirlenecek esaslara göre hasarlı araçlardan çıkarılan kodlandırılmış, hasarsız, araç güvenliği ve çevre standartlarını karşılayan eşdeğer niteliğinde olmayan parçalar” orijinal parça tanımı, 04.2020 tarihinde yürürlüğe girecek değişiklik ile kaldırılmıştır.

Bu tanımın yerine “Yeniden Kullanılabilir Parça: 30.12.2009 tarihli ve 27448 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Ömrünü Tamamlamış Araçların Kontrolü Hakkında Yönetmelik kapsamında düzenlenen kodlandırılmış, hasarsız ve takip edilebilir, araç ve can güvenliği ile çevre standartlarını karşılayan parçalar”tanımı eklenmiştir.

  • Eşdeğer parçaların belgelenmesine ilişkin usul ve esaslara ilişkin bazı düzenlemeler yapılmıştır.

Halihazırda Genel Şartlar’da eşdeğer parçaların belgelenmesinin, Hazine Müsteşarlığınca belirlenen usul ve esaslara tabi olduğu belirtilmiştir.

01.04.2020 tarihinde yürürlüğe girecek değişiklik ile eşdeğer parçaların belgelenmesinin “Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan 2015/2 sayılı Motorlu Araçlar Sigortalarında Eşdeğer Parça Belgeleme Esaslarına İlişkin Genelge”  kapsamına tabi olacağı belirtilmiştir.

Nitekim 10.07.2018 tarihli ve 30474 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Sigortacılık Genel Müdürlüğü Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlanmıştır. Buna binaen ilgili kurum Hazine Müsteşarlığı yerine, Hazine ve Maliye Bakanlığı olarak değiştirilmiştir. Eşdeğer parçaların belgelenmesi hususunda uygulanacak usul ve esaslar açısından netlik sağlanmıştır.

 

  • Değer kaybı talep edilmesi halinde ilgili tespitin ne şekilde yapılacağına dair değişiklik yapılmıştır.

Halihazırda Genel Şartlar uyarınca değer tespitinin Genel Şartlar ekinde yer alan esaslar uyarınca, ilgili branşta ruhsat sahibi sigorta eksperleri tarafından yapılacağı düzenlenmiştir.

01.04.2020 tarihinde yürürlüğe girecek değişiklik ile ilgili tespitin yine aynı esaslar uyarınca yapılacağı ancak Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi’nde kurulacak sistem üzerinden sıra esasına göre atanan ilgili branşta ruhsat sahibi sigorta eksperleri tarafından yapılacağı belirtilmiştir.

Yapılan değişiklik ile birlikte zarar görenin değer kaybı talep etmesi halinde, sigorta şirketleri nezdinde atanan ekspertizler aracılığı ile rapor tanzim edilmesi mümkün olmayacaktır. Bu yöndeki düzenleme ile birlikte uygulamada doğan ve doğması muhtemel farklıkların önüne geçilerek, daha sistemli bir uygulama öngörüldüğü, işbu uygulama ile bazı ekspertiz firmalarınca yapılan usulsüzlüklerin önüne geçilmesinin amaçlandığı kanaatindeyiz.

  • Maddi hasara ilişkin tazminat ve giderlerin ödenmesi hususunda birtakım düzenlemeler yapılmıştır.

      Henüz yürürlükte bulunan Genel Şartlar’da hasar halinde ana kural olarak; hasar halinde, hasar gören parçanın onarımı mümkün değilse veya eşdeğer parça veya ömrünü tamamlamış araçlar mevzuatı kapsamındaki araçlardan elde edilen orijinal parça  ile değişimine imkân yok ise orijinali ile değiştirileceği düzenlenmiştir.

      Burada motorlu aracın kaza tarihine göre model yılından itibaren 3 yılı geçip geçmemesine göre ikili bir ayrıma gidilmiştir. Şöyle ki; 3 yılı geçmeyen motorlu araçlarda hasar gören parçanın onarımı mümkün değişse öncelikli olarak orijinali ile değiştirileceği, orijinal parçanın bulunmaması halinde, eşdeğer veya ömrünü tamamlamış araçlar mevzuatı kapsamındaki araçlardan elde edilen orijinal parça ile değiştirileceği, ancak 3 yılı geçmeyen motorlu araçlarda hasar gören parçanın orijinal olmaması halinde eşdeğer veya ömrünü tamamlamış araçlar mevzuatı kapsamındaki araçlardan elde edilen orijinal parça ile değişim yapılacağı düzenlenmiştir.

Ayrıca sigortacının sorumluluğunun sınırlandırılmasına ilişkin bir düzenleme mevcuttur. Şöyle ki; eşdeğer veya ömrünü tamamlamış araçlar mevzuatı kapsamındaki araçlardan elde edilen orijinal parça ile değişim mümkün olduğu halde, sigortacının bilgisi ve onayı dahilinde olmadan orijinal parça ile onarım sağlanır ise sigortacının sorumluluğu, sigortacının kaza tarihi itibariyle benzer hasarlardaki onarım uygulamasına göre, eşdeğer veya ömrünü tamamlamış araçlar mevzuatı kapsamındaki araçlardan elde edilen orijinal parça bedeli ile sınırlı tutulmuştur. Sigortacının onaya ilişkin tercihini hasar ihbarından itibaren 2 iş günü içinde onarım merkezine veya hak sahibine bildirmediği durumda onayı varsayılacağı ve ispat yükümlülüğü sigortacıya ait olacağı düzenlenmiştir.

     01.04.2020 tarihinde yürürlüğe girecek değişiklik ile birlikte “ömrünü tamamlamış araçlar kapsamındaki araçlardan elde edilen orijinal parça” ibaresi yerine, “yeniden kullanılabilir parça” ibaresi kullanılmıştır. Burada hasar halinde, hasar gören parça onarım mümkün değilse ve ya eşdeğer parça veya yeniden kullanılabilir parça ile değişimine imkan yok ise orjinali ile değiştirileceği ve bu uygulama sonucu araçta kıymet artışı meydana gelmesi halinde dahi tazminattan indirilemeyeceği düzenlenmiştir. Burada motorlu aracın kaza tarihine göre model yılından itibaren 3 yılı geçip geçmemesine göre yapılan ayrım kaldırılmıştır.

     01.04.2020 tarihinde yürürlüğe girecek değişiklik ile halihazırda yürürlükte bulunan genel şartlarda yer alan nitelikte sınırlama getirilmiş olmakla birlikte, sigortacının onayına ilişkin bazı değişiklikler yapılmıştır. Şöyle ki; sigortacının henüz tamire başlanmadan önce yapılan başvuru sonucu onaya ilişkin tercihini hasar ihbar tarihini takip eden üç işgünü içinde onarım merkezine veya hak sahibine bildirmesi gerektiği, aksi takdirde onay alındığı varsayılacağı düzenlenmiştir.

     Sigortacının bilgisi ve onayı haricinde orijinal parça ile onarım sağlanmasına ilişkin olarak her iki genel şartlarda da aynı nitelikle sınırlayıcı düzenlemeler mevcuttur. Bununla birlikte yeni düzenleme ile sigortacının bilgisi olmaksızın tamire başlanmış olması durumunda sigortacının onayının alındığı varsayılamayacağı ve bahsi geçen sınırlamanın uygulanacağı yorumunu yapmak mümkündür.

  • Araç değer listesine ilişkin olmak üzere yeni bir düzenleme getirilmiştir.

Halihazırda Kasko Araç Değer Listesi Türkiye Sigorta Birliği tarafından ikinci el araç ilan siteleri, ithalatçı, imalatçı firmalar ve bunların web siteleri, galeriler, konu ile ilgili süreli yayınlar, gazetelerin ikinci el ilanları ve bunların web siteleri, alıcı veya satıcı tarafından ibraz edilen fatura ve benzeri belgeler gibi kaynaklardan yararlanılmak suretiyle oluşturulmaktadır.

01.04.2020 tarihinde yürürlüğe girecek değişiklik ile Araç Değer Listesi başlıklı Geçici 2. Madde uyarınca; yürürlük tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği(TOBB) Sigorta Eksperleri İcra Komitesi(SEİK) tarafından araç değerlerine ilişkin bir liste oluşturulacağı ve resmi internet sitesinde bu listenin ilan edileceği düzenlenmiştir. Bu liste düzenlenene kadar değer kaybı hesaplamasına TSB Kasko Araç Değer Listesinin esas alınacağı, listenin düzenlenmesinin akabinde ise TOBB SEİK listesindeki değer ile TSB Kasko Araç Değer Listesindeki değerlerin ortalamasının esas alınacağı, işbu listelerde yer almayan araçlar açısından ise piyasa araç rayiç bedelinin piyasa analiz yöntemine göre belirleneceği belirtilmiştir.

Yapılan değişiklik ile birlikte araç rayiç bedelinin belirlenme usulüne ilişkin ayrıntılı düzenleme getirilmiş olup, işbu düzenlemeler uyarınca araç rayiç bedeli TSB Kasko Araç Değer Listesi ile birlikte TOBB SEİK tarafından hazırlanacak liste esas alınarak belirlenecektir.

  • Değer kaybı hesaplaması formülüne ilişkin bazı değişiklikler yapılmış olup, halihazırda teminat dışı kalan hallere bazı ilaveler yapılmıştır.

Halihazırda Genel Şartların ekinde değer kaybı hesaplamasına ilişkin formül yer almaktadır. Buna göre değişiklik yapılacak parça ve işlemlere çarpan verilmiş, aracın piyasa rayiç değeri ve km’si esas alınmak suretiyle hesaplama formülü oluşturulmuştur.

01.04.2020 tarihinde yürürlüğe girecek değişiklik ile hasar boyutları; büyük, orta, küçük ve basit hasar olarak düzenlenmiş, işbu hasar boyutlarının aracın piyasa değerine göre belirleneceği öngörülmüş ve hasar boyutlarına ayrı katsayılar verilmiştir. Aracın km’si bakımından da kat sayılandırma sistemi kullanılmıştır. Bu kapsamda hasar boyutu, aracın km’si ve rayiç bedeli göz önünde bulundurulmak suretiyle bir formül oluşturulmuştur.

Ayrıca araçta meydana gelen maddi hasarın, aracın rayiç bedelinin %2’sinin altında kalması halinde değer kaybı tazminatının araçta meydana gelen maddi hasar tutarını aşamayacağına ilişkin madde eklenmiştir.

Teminat dışı kalan hallere ilave olarak;

  • Tekerlekli/paletli ve zırhlı toplumsal müdahale araçları, belediye otobüsleri, yol süpürme araçları, itfaiye araçlarındaki hasar sebebiyle yapılan değer kaybı talepleri,
  • Yabancı plakalı araçların Türkiye’de karıştığı kazalarda yabancı plakalı araçlar için yapılan değer kaybı talepleri, eklenmiştir.

Teminat dışı hallerden birincisine ilişkin olarak; bedelleri yüksek ve kamuya ait araçlar bakımından sigorta şirketlerince primlerin düşük olarak belirlenmesi, ancak riziko halinde yüksek tazminatlar ödenmesinin sigorta şirketleri lehine olacak şekilde önüne geçilmesinin amaçlanmış olabileceği kanaatindeyiz. Teminat dışı hallerden ikincisine ilişkin olarak ise; söz konusu araçlara ilişkin yurtdışında başkaca poliçeler olabileceği ve böylece mükerrer ödeme ve kur farkından doğabilecek zararın önüne geçilmesinin amaçlanmış olabileceğini düşünmekteyiz.

  • Genel Yorum:

     Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Genel Şartlar 20.03.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmış olup, işbu hükümler 01.04.2020 tarihinde yürürlüğe girecek ve yürürlüğe girdiği tarihten sonra akdedilen sözleşmeler açısından uygulama alanı bulacaktır.

     Yapılan değişiklikler değerlendirildiğinde genel olarak; halihazırda yürürlükte bulunan Genel Şartlar’da yer alan eksikliklerin giderilmeye çalışıldığı, işbu eksikliklerden kaynaklanan uygulamadaki farklılıkların ve çelişkilerin önüne geçilmek suretiyle yeknesaklığın sağlanmasının amaçlandığı ve bu kapsamda yargı içtihatlarından faydalanıldığı yönündeki görüş ve kanaatlerimizi saygı ile bildiririz.

Daha fazla bilgi ve sorularınız için:

info@yavuz-uyanik.av.tr