*Stj. Av. Yağmur Çorbacı

Yabancı mahkeme kararlarının Türk hukukunda hüküm doğurması, yabancı kararın niteliğine göre tanınması ya da tenfizi ile mümkün olur. Yabancı bir mahkeme kararının hükümlerinin yerine getirilebilmesi için Türk mahkemelerinin icra edilebilirlik kararına bağlı olduğu noktada tenfizden söz edilir. Tenfiz kararı ile yabancı mahkeme kararının kesin hüküm etkisi Türkiye’de kabul edilmiş olur.

Doktrinde kabul edildiği şekliyle, tenfiz talebinin şartlarını ön şartlar ve esas şartlar olarak ikiye ayırmak mümkündür. Tenfiz talebinin şartlarını incelemeden önce ‘Révision au Fond” yani esasa ilişkin inceleme yapmanın Türk hukukunda kabul edilmediğini belirtmek gerekir. Tenfiz kararı, MÖHUK m.50, m.54 ve m.55/2’de yazılı koşulların varlığı halinde uyuşmazlığın esasına girilmeden verilecektir.

MÖHUK m. 50/1 incelendiğinde tenfizin ön koşulları aşağıdaki gibi sayılabilir ;

  • Mahkeme kararı (ilam) olmalıdır. 
  • Hukuk davalarına ilişkin olmalıdır
  • Kesinleşmiş olmalıdır. Yabancı ülkede icra kabiliyeti kazanmış olması yeterli değildir, kesinleşmesi aranır.

Madde fıkrasından ilk bakışta ceza davalarına ilişkin ilamlar tenfiz edilemez gibi anlaşılsa da, MÖHUK m. 50/2’nin açıkça öngördüğü üzere, ceza mahkemesince verilmiş kişisel haklara ilişkin kararlarda, söz gelimi hem ceza hem tazminata hükmedilen kararlarda, tazminat kararı tenfiz edilebilir.

MÖHUK m. 50/2’den anlaşıldığı üzere, burada aranan nitelik, kararı veren mahkemenin sıfatına veya karara verilen isme göre değil, kararın hükümlerinin taşıdığı niteliğe göre tespit edilmelidir. Bu tespitin vasıflandırma işlemi ile yapılması gerekir ve milletlerarası usul hukuku alanındaki vasıflandırma işlemlerinin kural olarak lex foriye göre yapılması kabul edildiğinden, kararın hukuk davasına ilişkin olup olmadığının tespit Türk hukukuna göre yapılacaktır.

Yabancı mahkemelerin ceza kararları içinde yer alan ve esas itibariyle tazminat veya alacak niteliği taşıyan yahut ehliyetin sınırlandırılması sonucunu doğuran kişisel haklarla ilgili hüküm fıkraları sadece bu kısım itibariyle tenfiz edilebilir.

Cezai nitelikteki kararların tenfizi ise mümkün değildir. Hukuk sistemlerinde çok sık para cezası veya cezai tazminat türünden kararlara rastlanmaktadır. Bu kararlar, cezai nitelikte; yani caydırma ve korkutma amacıyla verilmiş parasal tazminat hükümleri içermektedir. Türk hukukunda bazı kambiyo suçları ile ilgili olarak verilen kararlar ile ABD hukukundaki punitive damages (cezai tazminat) kararları bu niteliktedir. Doktrindeki bir görüşe göre bu kararlar, maddi hukuktan doğan haklardan ziyade, kamu adına caydırma, korkutma veya iyileştirme amacı taşıdığı ölçüde cezai nitelikte sayılmalıdır.

Örnek olarak, Alman Yüksek Mahkemesi’nin 1992 tarihli bir kararında Amerikan hukukundaki punitive (cezai) veya exemplary (emsal) kararının borçlar hukuku karakteri kabul edilmekle beraber, esas fonksiyonları itibariyle bu kararlar, cezalandırmak veya korkutmak amacını taşıdıkları gerekçesiyle cezai nitelikte sayılmış ve tenfizi reddedilmiştir.

Doktrinde ABD’de rekabet ihlalinden doğan zararların tazminiyle ilgili Clayton Act’de  (Clayton Yasası) yer alan üç kata kadar tazminatı, Türk mevzuatında Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’da ya da Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndaki tazminatla kıyaslayan ve bu tazminatların cezalandırıcı niteliği nedeniyle tenfize engel olmaması gerektiğini savunan görüş de mevcuttur.[1]

Buna ilişkin olarak,Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2017/4509 E. 2018/713 K. sayılı ve 08.02.2018 tarihli kararında, yabancı mahkeme ilamının sadece manevi tazminata ilişkin kısmını tenfiz etmesi gerekirken, ceza hükmünü de kapsar şekilde tenfize hükmeden yerel  mahkeme kararı bozulmuştur;

“ÖZET : Dava, kişisel hakları da ihtiva eden yabancı ceza mahkemesi kararının tanıma ve tenfizi istemine ilişkindir. Davalının 8 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 150.000 euro manevi tazminat ödemesine karar verildiği, söz konusu kararın 04/03/2008 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.MÖHUK 50/2 maddesindeki düzenlemeye göre; yabancı mahkemelerin ceza ilamlarında yer alan kişisel haklarla ilgili hükümler hakkında da tenfiz kararı istenebilir. Ancak ne var ki, mahkemece, yabancı mahkeme kararındaki kişisel haklar dışındaki ceza hükmünü de kapsar biçimde tanıma ve tenfiz kararı verilmesi doğru olmamıştır. Kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.

Dava, tanıma ve tenfiz istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacılar vekili, müvekkilleri ile davalı arasında … Olağan Mahkemesinde görülüp 19/11/2007 tarih ve 459/07 sayısı ile karara bağlanan ilamla, müvekkilleri lehine 150.000 euro manevi tazminata hükmedildiğini, … Olağan Mahkemesi tarafından verilen kararın 04/03/2008 tarihinde apostil şerhi ile kesinleştiğini, … Olağan Mahkemesi tarafından verilen 19/11/2007 tarih ve 459/07 karar no’lu kararın tanınması ve tenfizi isteminde bulunmuştur.Davalı, aylık 1.100,00 TL emekli maaşı aldığını, belirtilen parayı ödeme gücünün olmadığını, mahkemenin tanıma ve tenfiz kararını kabul etmediğini beyanla davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisinin söz konusu olmadığı, hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmadığı tespit edilmek suretiyle davanın kabulü ile;… Olağan Mahkemesi’nin 19 Kasım 2007 tarihinde verilen ve 04/03/2008 tarihinde kesinleşen 45907 numaralı kararının tanıma ve tenfizine karar verilmiştir.

Dosya kapsamı itibariyle; dava, kişisel hakları da ihtiva eden yabancı ceza mahkemesi kararının tanıma ve tenfizi istemine ilişkindir.İncelenen … Olağan Mahkemesi’nin 19/11/2007 tarih ve 459/07 karar sayılı ilamı ile; davalının 8 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 150.000 euro manevi tazminat ödemesine karar verildiği, söz konusu kararın 04/03/2008 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.

MÖHUK 50/2 maddesindeki düzenlemeye göre; yabancı mahkemelerin ceza ilamlarında yer alan kişisel haklarla ilgili hükümler hakkında da tenfiz kararı istenebilir. Ancak ne var ki, mahkemece, yabancı mahkeme kararındaki kişisel haklar dışındaki ceza hükmünü de kapsar biçimde tanıma ve tenfiz kararı verilmesi doğru olmamıştır. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA,”

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2018/3111 E. 2018/5995 K. sayılı ve 08.10.2018 tarihli kararında da yabancı ceza mahkemelerinin kişisel haklarla ilişkili olarak, manevi tazminata hükmeden kararlarının MÖHUK 50/2 hükmü uyarınca tenfiz edilebileceğini kabul etmiştir;

“….

Mahkemece, tanınması ve tenfizi istenen kararın yabancı mahkemece ceza davasına dair verildiği, davalının manevi tazminatla birlikte 8 yıl hapis cezasına da mahkum edildiği gerekçesiyle hapis cezasını da içeren … Bölge Mahkemesi’nin 27/03/2014 tarih ve 41 Hv 32/13s-65 Sayılı ceza ilamının tanınması ve tenfizi isteminin reddine karar verilmiştir.

Dosya kapsamı itibariyle; dava, kişisel hakları da ihtiva eden yabancı ceza mahkemesi kararının tanıma ve tenfizi istemine ilişkindir.

İncelenen …Bölge Mahkemesi’nin 27/03/2014 tarih ve 41 Hv 32/13s-65 karar sayılı ilamı ile; davalının 8 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 45.000 euro manevi tazminat ödemesine karar verildiği, söz konusu kararın 14/05/2014 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.

MÖHUK 50/2 maddesindeki düzenlemeye göre; yabancı mahkemelerin ceza ilamlarında yer alan kişisel haklarla ilgili hükümler hakkında da tenfiz kararı istenebilir. İlgili yasal düzenleme uyarınca tazminata dair şahsi hak isteminde davacının hukuki yararı vardır.Bu yönüyle talebin değerlendirilerek sonuçlandırılması gerekirken davanın reddi doğru olmamış, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz edilen kararın, yukarda (2) sayılı bentte açıklanan sebeple BOZULMASINA”

Neticeten milletlerarası usul hukuku uyarınca tenfizin ön koşullarından biri kararın hukuk davasına ilişkin olmasıdır. Bu noktada kararın hukuk davasına ilişkin olup olmadığının tespitinde mahkemenin sıfatına veya karara verilen isme değil, kararın hükümlerinin taşıdığı niteliğe bakılmaktadır. Bu tespit lex fori ilkesi uyarınca Türk hukukuna göre vasıflandırma işlemi ile yapılmaktadır. MÖHUK 50/2 açık hükmü uyarınca ceza mahkemesince verilmiş kişisel haklara ilişkin kararlarda kişisel haklara ilişkin kısım tenfiz edilebilir. Doktrinde ve Yargıtay içtihatlarında buna örnek olarak manevi tazminat kararları verilmektedir. Ancak tazminata ilişkin karar, maddi hukuktan doğan haklardan ziyade, kamu adına caydırma, korkutma veya iyileştirme amacı taşıdığı hallerde cezai nitelikte sayılmaktadır ve tenfizi kabul edilmemektedir. Yabancı ceza mahkemesinden alınan tazminat kararının borçlar hukuku karakterinin öne çıkması halinde ülkemizde tenfizi kabul edilebilir. Ancak cezalandırma amacıyla verilmişse tenfizi mümkün olmayacaktır.

[1] ŞANLI Cemal / ESEN Emre / ATAMAN-FİGANMEŞE İnci, Milletlerarası Özel Hukuk, 8. Bası, İstanbul, 2020

*Yavuz&Uyanık Hukuk Bürosu, Stajyer Avukat