*Av. Begüm Kaptan

İnternetin ilk ortaya çıkışı askeri amaçlı olmuştur. Tarihsel süreç içerisinde ise hızla gelişmiş ve hayatımızın her alanına girmiştir. Fakat internetin yaygınlaşması ve dünya üzerinde internete erişebilen herkesin içerik üreterek kendine internet ortamında yer bulma çabası beraberinde çok çeşitli sorun ve uyuşmazlıkları da getirmiştir. Günümüzde internet ve teknolojinin gelişmesiyle beraber hukuki uyuşmazlık alanları da bu eksene de ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu bağlamda internetin sınırlar ötesi bir kavram olması sebebiyle uyuşmazlıklar da yine ülkesel olarak kalmamakta, uluslararası alanda karşımıza çıkmaktadır. Bu yazımızın da konusu olan “Alan Adlarından Kaynaklanan Uyuşmazlıklara” her ne kadar taraflar aynı ülkede mukim olsalar da uyuşmazlıkların, uluslararası uyuşmazlık mercilerde çözüme götürüldüğü ve hangi kriterlerde incelendiği ele alınacaktır. Bunun yanı sıra uluslararası mercilerden çıkan birkaç kararın incelenmesiyle beraber, oluşan içtihattın yaygın görüşünün ne yönde olduğu değerlendirilecektir.

Yazımızın konusu olan alan adlarından kaynaklı uyuşmazlıkların açıklanmasına girmeden önce temelde alan adlarının hukuki niteliğinden bahsetmek uygun olacaktır. Alan adlarının günümüz hukuk düzeninde bağımsız bir hakkın konusu olduğunu söylememiz yanlış olmayacaktır. En temelinden, yani internettin tanımından bahsedecek olursak, “İnternet bilgisayar ağlarının ağı”[1] olarak tanımlanabilecektir. Alan adı sistemi ise, küresel bir mimari içinde rakamlar kullanılarak tanımlanan IP (Internet Protokol) numaralarının bu ağ içinde hem bilgisayarı hem de bilgisayarın bulunduğu ağı gösterir.[2] Alan adlarına geçilmesinin temel sebebi, IP numaralarının pratikte okunmasının ve kullanılmasının zor olmasıdır. Bu sebeple IP numarasının, kullanışlılık açısından kolaylık sağlanması için alan adlarının ortaya çıktığını söylemek doğru olacaktır. Bu andan itibaren Alan adı, teknik olarak internette kişi, işletme veya organizasyonlara ait web sitelerine erişmeyi sağlayan tanıtma vasıtası haline gelmiştir.[3]

İnternetin hızla gelişmesi beraberinde internet ortamında yer alan kişi, kurum ve ticari işletmelerin alan adı konusunda aralarında çeşitli uyuşmazlıklar ortaya çıkmaya başlamıştır. Burada temel sorun alan adlarının nitelikleri gereği “ilk gelen alır” prensibini taşımaları olmuştur. Bu da karşımıza gerçek dünyada yer alan markaların, internet ortamına girildiğinde kendi markaları ile alan adlarını alamama gibi sorunları ortaya çıkarmıştır. İnternetin uluslararası bir platform olması ve fiziki sınırlara bağlı olmaması sebebiyle buradan doğan uyuşmazlıklarda çeşitli alternatif çözüm yöntemi olarak uluslararası kuruluşlar yetkili kabul edilmiştir.

Bu sorunların çözümüne yönelik olarak yapılan çalışmalar sonucunda ICANN (Internet Corporation of Assigned Names and Number), Jeneric Top Level Domain gTLD (Jenerik üst düzey alan adları) için UDRP’yi (Uniform Dispute Resolution Policy – Yeknesak Uyuşmazlık Çözüm Politikası) yürürlüğe koymuştur.[4] Fakat tüm dünyaya bakıldığında alan adları için tek uyuşmazlık çözüm kuruluşu ICANN değildir. Yine ICANN tarafından kabul edilen ve hızlı bir önleme yöntemi olan URS (Uniform Rapid Suspention System – Yeknesak Hızlı Askıya Alma Sistemi) bulunmaktadır. Bunun dışında İngiltere kayıt otoritesine ait olan NOMINET tarafından DRS (Dispute Resolution Service) de alan adı konusunda uyuşmazlık çözüm yollarından biridir. Birleşmiş Milletler nezdinde Fikri Mülkiyet hizmetleri, politikası, bilgi ve işbirliği[5] için kurulmuş olan WIPO’da alan adları konusunda uyuşmazlık çözümü alanında hizmet vermektedir. Bunlar dışında bulunan alternatif uyuşmazlık çözüm yolları da bulunmaktadır. Fakat bu yazımızın kapsamında tercih edilme yoğunlukları sebebiyle yalnızca yukarıda bahsi geçen yollara değinilecektir.

1.     ALAN ADLARININ HUKUKİ NİTELİĞİ

Ortaya çıkış nitelikleri gereği alan adları aslen ikincil bir hak olarak, diğer haklara tecavüz konusunda ortaya çıkmışlardır. Tanıtma işaretlerinin harf ve rakamla ifade edilebilmesi bu hakların kolayca ihlal edilmesine imkân sağlamaktadır. Bu durum alan adları için de değişmemiş ve alan adları ilk başlarda hukuk biliminin gündemine diğer tanıtma işaretlerine bir tecavüz aracı olarak gelmiştir.[6] Başka bir deyişle alan adları ile ilgili ilk hukuki düzenlemeler diğer tanıtma işaretlerinin alan adı vasıtasıyla haklarına halel gelmemesi için korumaya yönelik düzenlemeler olmuştur. Buna Türk Hukuku’ndan verilebilecek en iyi örnek 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanuna 7. Maddenin 3. Fıkrasının d. Bendi hükmünün, mülga Marka KHK’nın 9. maddesinin ikinci fıkrasından birebir geçirilmiş olmasıdır. Burada alan adı niteliği bakımından açıklanmamış, var olan bir hakkın alan adıyla ihlal edilmesi yasaklanmıştır.

Bütün bunların yanı sıra, günümüzde alan adının bağımsız bir tanıtma aracı olarak ayırt edilebilirlik bakımından kullanılabileceğine dair hükümler de yer almaktadır. Sonuç olarak bakıldığında alan adlarından kaynaklanan hakları mutlak ve nispi haklar olarak ikiye ayırmamız doğru olacaktır. Temelde bir alan adının kullanılabilmesi çin yetkili kuruluşa tescil edilmesi gerekmektedir. Bu noktada teknik olarak tescil edilmeyen alan adının kullanılmasının imkanı bulunmamaktadır. Burada devreye “sözleşmeler hukuku” girmektedir. Tescil eden kuruluş ile alan adı sahibi arasında bir sözleşme kurulmaktadır. Alan adının tanıma ve ayırt etme fonksiyonu ile mutlak haklara alan adını tescillettiren kişi (özel veya tüzel) sahip olur. Burada

mal varlığı ve fikri mülkiyet hakları olarak sayılabileceklerdir. Nispi haklara bakacak olursak, sözleşmeden doğan ve alan adının tescil edildiği kuruma karşı ileri sürülebilecek olan taleplerden doğan haklardır.[7]

Niteliği gereği alan adından doğan mutlak haklar herkese karşı ileri sürülebilecektir. Alan adları nitelikleri gereği maddi dünyada yer almayan bir mal varlığı olmamasına karşılık fikri mülkiyet hukukuna dahil olmaları sebebiyle hak sahiplerine mutlak hakkın verdiği hakları sağlamaktadırlar. Yine buna Türk Hukuku’ndan örnek vermek gerekirse Türk Ticaret Kanunu’nun 127. Maddesinin f bendinin I-h’de alan adının sermaye olarak koyulabileceği söylenmiş olması sebebiyle, açıkça mal varlığı değeri olarak kabul edildiğini söylememiz yanlış olmayacaktır. Alan adlarının Türk Hukuku’nda açıkça mal varlığı olarak kabul edildiğini Elektronik Haberleşme Kanununa dayanılarak çıkarılan İnternet Alan Adı Yönetmeliği’nde (İAAY) görmekteyiz. İAAY’nin 13. Maddesine bakıldığında, alan adlarının devredilebileceği ve satılabileceği açıkça düzenlenmektedir. Aynı yönetmelik kapsamında alan adlarının mirasa konu olabileceği de tanzim edilmektedir.[8]

Fikri mülkiyet hukuku açısından bakıldığında ise, internet kullanıcılarının teknik anlamda alan adı bilgisinden ziyade, ortalama bir tüketici gibi düşünülmesi daha doğru olacak ve ulaştıkları sitenin alan adındaki markanın da site sahibinin bir markası olduğu kabulü ile ilerleyecekleri göz önünde bulundurulmalıdır. Burada alan adı kullanımının temel prensibi olan “first come, first served” yani ilk gelen alır kuralına bakıldığında ciddi fikri mülkiyet hakkı ihlallerine sebebiyet verebileceği kabul edilmesi gerekecektir. Bir marka sahibinin, aynı ibareyi kullanarak alan adı almak istediği noktada daha önce alınmış olması ihtimali ve internet kullanıcısının bu siteyi söz konusu markayla eşleştirmesi ihtimali söz konusu olacaktır.

Alan adı hakkı, tanıtma işaretleri grubunda marka, ticaret unvanı, işletme adı ile birlikte kabul edilmektedir.[9]Yukarıda kısaca değinmeye çalıştığımız üzere alan adları hem mutlak hem de nispi haklara haiz olarak doğabilir. Alan adı üzerindeki mutlak hak ya haklı olarak kullanılan tanıtma veya ayırt etme fonksiyonu kazandırılmış bir sözcüğün alan adı olarak tescili ya da tescilden sonra kullanım suretiyle anılan fonksiyonların kazandırılması halin- de doğabilir. Alan adı sözleşmesi, alan adını tahsis ettiren kişiye, bu tescil kurumundan alan adının internette kullanılmasını sağlamayı talep etme şeklinde nispi hak verir.[10] Alan adını fikri mülkiyet hukuku uyarınca diğer ibareler gibi tanıtma veya ayırt etme fonksiyonuna sahipse fikri mülkiyet hukukuna tabii olduğunu söylememiz yanlış olmayacaktır.

Sonuç olarak alan adının hukuki niteliği bakımından AİHM kararları değerlendirildiğinde görülecektir ki her iki merci de gayri maddi malvarlığı hakkı ve tescil sözleşmesi sonucunda kazanılan nispi haklara vurgu yapmaktadır. ABAD kararlarına bakıldığında ise “ilk gelen alır” ilkesi doğrultusunda markaya dayanan alan adı tescilinde kötü niyete ilişkin kriterler ortaya koyularak, tescili nispi hak sağladığına vurgu yapılmaktadır. Bugün, fikri, sınai ve ticari mülkiyet kavramına geniş anlam verildiği ve bilgisayar programları da dahil olmak üzere fikir ve sanat eserlerini, patentleri, tasarımları, dijital iletişimleri, markaları, coğrafi adları, ticaret unvanları ile diğer ad ve işaretleri kapsadığı kabul edilmektedir. Dolayısıyla alan adları geniş anlamda fikri, sınai ve ticari mülkiyet kavramına dahildir.[11]

2.     ALAN ADI UYUŞMAZLIKLARI

Alan adları “first come, first served” ilkesi ile sahiplenilebilmektedir. Bu noktada kişinin 10 dakikasını bile almayacak kolaylıkta düşük bir meblağ ödenmek suretiyle satın alınabiliyor. Aynı zamanda tescil aşamasında hiçbir şekilde bu alan adıyla alakalı, bir bağ kuracak herhangi bir belge talep edilmemektedir. Yani dileyen herkes her türlü alan adını, daha önce alınmamış olması şartıyla alabilmektedir. Alan adlarıyla ilgili uyuşmazlıklar da tam olarak bu noktada doğmaktadır. Bir markanın, ticari unvanın, bir kişi veya kuruluşa ait isimlerin sahipleri olmayan kişiler tarafından alınması ve ibare sahibinin alan adı üzerinde hak sahipliğini kullanamaması veya bu yolla hak sahibinin haklarına halel gelmesi soncunda alan adları konusunda uyuşmazlıklar doğmaktadır.

Temelde alan adı uyuşmazlıklarına neden olan üç tip davranış olduğunu söylememiz mümkün olacaktır. Bunlar; Cybersquatting (Alan adı karaborsacılığı), Typosquatting (Klavye korsanlığı) ve Reverse Domain Name Hijacking(Tersine alan adı gaspı) olarak adlandırılabilecektir.[12]

  1. Cybersquatting veya Domain Grabbing (Alan adı karaborsacılığı)

Türkçeye alan adı karaborsacılığı olarak çevrilen Cybersquatting kısaca bir kişinin kötü niyetli olarak, yasal bir bağlantısının bulunmadığı, marka adı, şirket adı, ünlü ismi ve benzeri tanımlayıcı nitelik taşıyan ve daha çok fikri mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilebilen isimleri alan adı olarak alması denebilecektir. Yani alan adını alan kişinin bilinirlik özelliği taşıyan bir adı, ileride bu ibarenin sahibine satma amacıyla “ilk gelen alır” ilkesi kapsamında edinmesi de diyebiliriz. Yapılan hukuksuz elde edilmenin adı cybersquatting’ken bu işlemi yapan kişilere cybersquatter denilmektedir. Bu kişilerin temelde alan adını edinme amaçları bu alan adından kar elde etmektir. Buradaki satışın açıkçası yalnızca söz konusu ibarenin hukuki bağlantılısına satılması söz konusu olmayabilir. Farklıca kötü niyetli bir üçüncü kişiye de bu alan adının satışı söz konusu olabilecektir.

Cybersquatting’in ortaya çıkışı Denis Toeppen ile olmuştur. Dennis Toeppen, Delta Airlines ve Lufthansa’da dahil olmak üzere yüzün üzerinde marka adını alan adı olarak kaydetmiş ve marka sahiplerine bu alan adlarını satmaya çalışmıştır. Marka sahipleri söz konusu istenen meblağları vermek yerine mahkemeye başvurmayı tercih etmiştir. Toeppen, alan adını almış olduğu markalardan biri olan “panavision.com” ile ilgili olarak kendisine karşı başlatılan davada kendini haklı gösterebilmek ve söz konusu alan adıyla hukuki bir bağı varmış gibi gösterebilmek için söz konusu marka adının geçtiği görselleri siteye yüklemiştir. Toeppen’in bu zekice hareketi mahkeme nezdinde işe yaramamış, mevzu bahis marka dışında da pek çok marka adını, alan adı olarak kaydetmiş olan Toeppen’in bu alan adlarını alırken ticari ve kötü niyetli bir amaç ile hareket ettiğine karar verilmiştir.

  1. Typosquatting (Klavye korsanlığı)

Türkçeye klavye korsanlığı olarak geçen Typosquatting, aslında bir noktada akıl oyunudur diyebiliriz. Mevcutta bulunan bir alan adında, hızlı girildiğinde fark edilmeyecek değişikliklere gidilerek internet ziyaretçilerinin yanıltılması olarak tanımlanabilecektir. Bu yöntem genellikle ziyaretçisi yüksek internet sitelerini hedef almaktadır. Bu işlemi yapan kişilerin amacı oluşturulan bu alan adına ait web sitelerini internet kullanıcılarının yazma veya heceleme hatası nedeniyle ziyaret etmelerini sağlamak ve farklı yolla gelir elde etmektir.[13]

Typosquatting’de klavye korsanlarının temelde üç farklı amacı bulunduğunu söyleyebiliriz. Bunlardan ilki, söz konusu gerçek ve yoğun kullanıcı trafiğine sahip internet sitelerinin kullanıcılarını, alan adını girerken yapacakları yazım hatası ile yönlendirdikleri kendi sitelerindeki reklam gelirleri üzerinden kazanç sağlamaktır. Bu noktada yalnızca tıklanma sayısıyla reklam geliri elde edebilmeleri söz konusu olabilecekken, söz konusu reklamlara tıklanmadan girilen siteden çıkmalarını engelleyici reklamlar çıkarmaları da söz konusu olabilmektedir. Bu yöntemin de ismine “Mousetrapping” (fare kapanında tutma) denilmektedir. Kullanıcıların internet sitesinden ayrılmalarını engellemek için kullanılan bir yöntemdir.

Typosquatting’de klavye korsanlarının bir diğer amacı ise söz konusu siteyi kötülemek amacıyla yapılmasıdır. Burada tamamen trafiği fazla olan siteyi kötülemek ve marka değerini düşürmek amaçlanmaktadır. Son amaç ise ilk amaca benzer şekilde trafiği yüksek olan internet sitesi üzerinden kar elde etmek amaçlanmaktadır. Ancak burada reklam geliri kullanılmayıp, benzeri bir site açılması yöntemiyle, benzeri ticari hizmet veya ürünlerin daha uygun fiyatlı olarak kullanıcılara sunularak bir noktada haksız rekabet ve haksız menfaat sağlanması amaçlanmaktadır.

  1. Reverse Domain Name Hijacking (Tersine alan adı gaspı)

Diğer iki yöntemden farklı olarak Revese domain name’de alan adı kötü niyetli olarak alınmamaktadır. Alan adı sahibinin, alan adını kullanırken herhangi bir marka hakkı ihlali söz konusu olmamaktadır. Burada marka sahibinin, hali hazırda kullanılmakta olan alan adına veya markaya ilişkin mevcut kuralları veya düzenlemeleri kullanarak mahkeme veya alternatif çözüm yollarına başvurarak meşru bir şekilde kullanılan alan adını kendi adına tahsis ettirmeye çalışması söz konusudur.[14] Bu noktada daha karışık ve incelik gerektiren bir süreç gerektiği açıkça görülmektedir. Bu sebeple yargılamalar kimi zaman alan adı sahipleri lehine sonuçlanırken, kimi zaman da marka hakkı sahipleri lehine sonuçlandığı gözlemlenmektedir.

  1. Çözüm Mekanizmaları

Yukarıda bahsetmiş olduğumuz üzere alan adlarından kaynaklanan bir takım uyuşmazlıklar ortaya çıkmaktadır. Bunların ortaya çıkış biçimlerinden kısaca bahsetmeye çalıştık. Şimdi ise ortaya çıkan bu uyuşmazlıkların çözüm yollarına kısaca bakılması gerekecektir. Bu noktada ilk olarak önleyici olarak alınan önlemlerden bahsedilmesi gerekmektedir.

Alan adları konusunda genel düzenleyici olarak ICANN’i görmekteyiz. ICANN tahkim usulü ICANN’in sitesinde “List of Approved Dispute Resolution Service Providers[15] listesi altında yayınlanan ve ICANN tarafından akredite edilen tüm kuruluşlar tarafından uygulanabilmektedir. Normal tahkim kuruluşları gibi ICANN tarafından acredite edilmiş kuruluşların da kendilerine ait bir fiyatlandırmaları ve ek bazı kuralları bulunmaktadır.

Birleşmiş milletlerin alt uzman kuruluşlarından biri olan WIPO bünyesinde bulunan “WIPO Arbitration and Mediation Center”da ICANN tarafından UDRP Service Provider (UDRPSP) olarak yetkilendirilen ilk kuruluştur. 1999 yılından bu yana WIPO alan adı uyuşmazlıklarına yönelik olarak tahkim görevini yerine getirmektedir.

  1. ICANN ve Çözüm Yolları

Bunlardan bir tanesi ICANN’dir. ICANN İngilizce açılımı “Internet Corporation of Assigned Names and Number” Türkçe olarak ise İnternet Tahsisli Sayılar ve İsimler Kurumu olarak çevrilebilecektir. Bu bağlamda ICANN 1998 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Los Angeles şehrinde kurulmuştur. ICANN kar amacı gütmeyen özel bir kuruluştur. ICANN’in görevini özetleyecek olursak; ICANN’ın görevi, interneti çalıştırmak değil, aksine, merkezi bir koordinasyon gerektiren teknik, idari ve politika geliştirme görevlerini koordine etmektir.[16] ICANN ile alan adları arasındaki bağlantı ise ICANN’in görevlerinden biri olan internet kullanıcılarının tümünün kendilerine geçerli adresler bulabilmelerini sağlamak üzere evrensel çözüle bilirliğin yerine getirilmesidir. Bunu DNS’in teknik unsurlarının yönetimi koordinasyonundan doğan sorumluluğuyla yerine getirmektedir.

ICANN tarafından kabul edilmiş olan UDRP, internet ortamında mevcut alan adlarının çoğunluğunu oluşturan “com”, “org” ve “net” gibi gTLD’lerde ve kırkın üzerinde ccTLD’de ortaya çıkan uyuşmazlıklarda uygulanmaktadır. Ayrıca UDRP’nin uygulandığı ccTLD’ler dışında kalanlara uygulanan alternatif uyuşmazlık çözüm mekanizmaları da UDRP’den esinlenmektedir.

UDRP bir politika, buna uygulanan kurallar ise RUDRP olarak bilinmektedir. UDRP uyuşmazlık çözümüne başvuru nedenleri, karşı tarafın savunması, yaptırımlar gibi daha çok maddi hukuk ile ilgilidir. RUDRP ise uyuşmazlık çözüm sürecinde iletişimin nasıl sağlanacağı, süre kısıtlamaları ve hakemlerin görevlendirilmesi gibi daha çok usul hükümlerinden oluşmaktadır. Aynı zamanda ICANN tarafından akredite edilen tüm UDRPSP’lerin hepsinin kendilerine ek kuralları da bulunmaktadır.

ICANN tarafından “Registrar” adı verilen bir nevi kayıt kuruluşları, akredite edilen Registrar’lar bulunmaktadır. Bunlar ICANN gTLD almak isteyen kişilerin başvurdukları kuruluşlar olarak nitelendirilebilir. Bu kuruluşlar “List of Accredited Registrars” adı altında ICANN sitesinde ilan edilmektedir.[17]

UDRP temelde bir kanun veya yasaya dayanmamakta olup, gücünü sözleşmeden almaktadır. Buradan internetin bir sözleşmeler hukuku bütünü olduğu söylememiz yanlış olmayacaktır. Bu bakımdan ICANN tarafından yetkilendirilen tüm Registrar’lar, alan adı tahsis ettikleri sırada, alan adı sahibi ile imzaladıkları sözleşmelerde UDRP’nin geçerli olduğunu dile getirir bir madde bulundurmaları gerekmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere gTLD uzantılı bir alan adından kaynaklanan herhangi bir uyuşmazlık çıkması durumunda UDRP kurallarının geçerli olacağı ortadadır.

Bu bağlamda bir marka sahibinin, bir alan adı sahibine karşı bir hamlede bulunabilmek için ICANN tarafından yetkilendirilmiş bir UDRPSP’i seçerek başvuru yapması gerekecektir. Bu noktada UDRPSP, UDRP ve RUDRP baz alınarak uyuşmazlığın çözüleceği halem ya da hakem heyetini belirleyecektir. Seçilen hakemler önlerine gelen uyuşmazlığı UDRP çerçevesinde değerlendirecek ve karara bağlayacaklardır. Akabinde ise Registrar’a haber verilmesi gerekmektedir. Hakem veya heyet tarafından verilecek olan karar ICANN tarafından akredite edilmiş tüm Registrar’la bakımından bağlayıcı olacaktır.

ICANN tarafından yetkilendirilmiş olan UDRPSP’lerden en çok bilinenlerini sıralayacak olursak; WIPO, NAP ADNDRC, CAC-ACID ve ACDR söylenebilecektir. Bu bakımdan hepsinin birbirinden farklı ücret politikaları bulunmaktadır. yukarıda değindiğimiz gibi bu “service provider”ların listesi ICANN’in sitesinde güncel olarak yayınlanmaktadır.

UDRP’nin uygulanabilmesi için UDRP m.4’te belirtilen tüm şartların karşılanması gerekmektedir. Bu maddi şartlar 4. Maddenin a bendinde şu şekilde sayılmaktadır:

  • Alan adının, şikayetçinin üzerinde hak sahibi olduğu bir ticaret veya hizmet markası ile aynı veya karışıklığa yol açabilecek derecede benzer olması,
  • Alan adı sahibinin alan adı üzerinde herhangi bir yasal hakkının veya meşru bir menfaatinin bulunmaması,
  • Şikayet edilen kişinin, alan adını kötü niyetli olarak tahsis ettirmiş olması ve kötü niyetle kullanıyor olması gerekmektedir.[18]

Şikayetçinin yukarıda sayılan üç koşulun da eksiksiz olarak sağlaması durumunda delilleriyle beraber UDROSP’lerden seçmiş olduğuna başvurması halinde uyuşmazlık çözüm sürecinin sonucundaki karara uyması gerekmektedir.[19]

Yukarıda kısaca özetlenmiş olan UDRP’nin yanı sıra ICANN’in URS (Uniform Rapid Suspension System) olarak adlandırdığı bir diğer sistemi bulunmaktadır. bu bir askıya alma sistemidir. UDRP’den üç temel farkı bulunmaktadır. Bu farklardan ilki URS’de UDRP’de bulunmayan temyiz mekanizmasının bulunmasıdır. Ayrıca UDRP kararları registrar tarafından uygulanırken URS’de alınan kararlar kayıt otoritesi tarafından uygulanmaktadır. URS genelde ihlal durumunun açık ve net olduğu durumlarda uygulanmaktadır. Buna URS’in 8. Maddesinin 5.fıkrasında açıkça, tartışmaya açık uyuşmazlıklar için URS’in öngörülmediği sadece markanın net bir şekilde kötüye kullanıldığı uyuşmazlıklar için öngörüldüğünü belirtmiştir. Yine 8.2. maddesinde URS’e başvurulurken açık ve ikna edici deliller sunulması, eğer açık ve ikna edici deliller bulunmuyorsa URS hakeminin şikayetçi aleyhine karar vermesi gerektiği belirtilmektedir.[20]

URS’in tartışmaya kapalı uyuşmazlıklar için uygulanıyor olması, sürecin hızlandırılmış olmasını da beraberinde getirmektedir. Buna göre başvuru yapıldıktan 2 iş günü içerisinde, başvuru idari bir incelemeye tabi tutulmaktadır. Burada yalnızca maddi şartların karşılanıp karşılanmadığı incelenmektedir. Eğer başvuru idari incelemeden hiçbir eksik bulunmadığı yönünde geçerse – tam olarak söz konusu URS sisteminin mantığında işleyen sistem olan – ilgili kayıt otoritesi e posta ile bilgilendirilmek suretiyle 24 saat içerisinde alan adının dondurulması ve bu işlem yapıldığında derhal URSSP’nin bilgilendirilmesi gerekmektedir.[21]

URS’in URDP’den en önemli ve ayırt edici farkı süreç sırasında söz konusu domain’e erişimin engelleniyor olmasıdır. Bu noktada da her iki tarafında hakkının eşit anlamda korunabilmesi adına hem hızlı hareket edilmekte hem de erişim engellenmektedir. Yani bir noktada her iki tarafın haklarının farklı yönlerden korunduğunu söylememiz yanlış olmayacağı kanısındayım.

  1. WIPO

Bu noktada WIPO ve WIPO kararlarına değinmemizin temel sebebi, WIPO’nun ICANN tarafıdan UDRPSP olarak akredite edilmiş ve pek çok kez önemli kararlara imza atmış olmasıdır. Kısaca WIPO’dan bahsedecek olursa Birleşmiş Milletler tarafından 1967 yılında kurulmuş olup merkezi İsviçre’nin Cenevre kentinde yer almaktadır. WIPO’ya 2022 yılı sonu itibariyle Alan Adları konusunda yapılan uyuşmazlık başvuru sayısı 110.826’dır.[22]

Görüleceği üzere en çok tercih edilen UDRPSP olmaları pek çok önemli marka ve alan adı hakkında karar vermelerine sebebiyet vermektedir.

Günümüzde bakıldığında internet ve teknolojinin hızla gelişmesiyle en çok etkilenen hukuk alanlarından birinin Bilişim Hukuku olduğunu söylememiz yanlış olmayacaktır. İnternetin ucu bucağı olmayan bir diyar olması kimi zaman hukuk müessesini çaresiz ve kolayca etrafından dönülebilir bıraksa da sonuca baktığımızda teknoloji koştukça, hukukun da ensesinden takip ettiğini görebilmekteyiz.

Bu yazımda açıklamaya çalıştığım konu olan Alan Adı Uyuşmazlıkları ve Alternatif Çözüm Yöntemleri, esasen detaylıca ele alınması gereken, pek çok paydaşı bulunan bir konu. Fakat burada temel öznelerden yola çıkarak, alan adı uyuşmazlıklarının büyük bir çoğunluğunun “çözümlenme yöntemini” elimden geldiğince açıklamaya ve ortaya koymaya çalıştım. Alan adı konusu ne kadar hukuki bir konu olsa da, bir o kadar da teknik bir konu. Bu bakımdan alan adlarının temelde bir sayı dizini olması, internet kullanıcılarının erişiminin kolaylaştırılması amacıyla kelimelere dökülmüş olması söz konusu. Fakat her özellik taşıyan ve bir şeyi veya durumu betimleyen kelimelerde olduğu gibi alan adlarında da “özelliklilik” ortaya çıktığında uyuşmazlıkların da ortaya çıkması ve bunlara çözümler getirilme zarureti doğmaktadır. Bu bakımdan internetin yöneticisi diyebileceğimiz ICANN’in devreye girerek bir noktada uluslararası bir standart kurumu gibi belli başlı kurallar belirlemesi ve bir takım kuruluşları akredite ederek, internet paydaşlarının – en azından büyük bir çoğunluğunun – bu haklardan yararlanmasını sağlaması ortaya çıkmaktadır.

Bu çalışmayı yaparken en başta alan adının ne olduğu, ve hukuki niteliğinin anlaşılması gerektiğini düşündüm. Ben de yaparken temel kavram ve kurumları anlamadan ilerlemenin anlamsız olacağı için, en temel kavramları açıklayarak başlamak istedim. Bu sebeple öncelikle alan adlarının hukuki niteliğine değinilmiş ardından alan adlarının günümüzde nasıl korunduğu anlatılmıştır. Bu noktada ICANN’ın en önemli kuruluş olduğunun altını bir kez daha – yukarıda defalarca çizmiş olmama rağmen çizmek istemekteyim. ICANN günümüzde yukarıda da detaylı olarak açıkladığım üzere alan adlarından kaynaklanan uyuşmazlıkların, her ne kadar her uyuşmazlığa uygulanamasa da, UDRP kapsamında değerlendirilmesi gerekliliği ortadadır.

Ayrıca WIPO’nun sitesinden alan adı uyuşmazlıkları istatistiği kısmına baktığımızda anlaşıldığı üzere, alan adı uyuşmazlıklarıyla alakalı başvurular her geçen gün artış göstermektedir. Bu bakımdan hem insanların bilinçlendiği hem de internet üzerindeki rekabetin ne kadar yoğun olduğu dikkatlerden kaçmaması gereken bir husustur.

Sonuç olarak düşündüğümde akıllara belki de çoğu kişinin aklına gelebilecek tek bir soru gelmektedir; eğer alan adları hala sayılardan ibaret olsaydı, yine de alan adı uyuşmazlıkları çıkacak mıydı veya bu uyuşmazlıklar nasıl ortaya çıkacaktı?

[1] Colston, C./, Galloway, J.: Modern Intellectual Law 3rd Edition, New York 2010, s. 714.

[2] Oğuz, S.: İnternet Alan Adı Hakkının Hukuki Niteliğinin Değerlendirilmesi, SHD, 2021, s 14.

[3] Oğuz, S.: İnternet Alan Adı Haklarının Korunması 3. Bası, Ankara 2018, s. 151-158; Colston/ Gallo- way, J.: s. 714; Aslan, M.: Fikri Mülkiyet Haklarının Anonim Şirketlere Sermaye Olarak Getirilmesi, Ankara 2016, s. 36.

[4] Gül, A.: İnternet Alan Adları Uyuşmazlıkları Alternatif Çözüm Mekanizmasında Dünya Uygulamalarının İncelenmesi ve Türkiye İçin Öneriler, Ankara 2015, s. 1-2.

[5] www.wipo.int, Inside WIPO, What is WIPO, Erişim 7 Ocak 2023.

[6] Oğuz, S.: İnternet Alan Adı Hakkının Hukuki Niteliğinin Değerlendirilmesi, SHD, 2021, s 14.

[7] Oğuz, S.: İnternet Alan Adı Hakkının Hukuki Niteliğinin Değerlendirilmesi, SHD, 2021, s 16.

[8] Oğuz, S.: İnternet Alan Adı Hakkının Hukuki Niteliğinin Değerlendirilmesi, SHD, 2021, s 19.

[9] Oğuz, S.: İnternet Alan Adı Hakkının Hukuki Niteliğinin Değerlendirilmesi, SHD, 2021, s 26.

[10] Oğuz, S.: İnternet Alan Adı Hakkının Hukuki Niteliğinin Değerlendirilmesi, SHD, 2021, s 26.

[11] NOMER, Yrd.Doç.Dr.Füsun, İnternet Alan Adının Hukuki Niteliği ve Marka ve Ticaret Ünvanı Gibi Ayırt Edici Ad ve İşaretler ile Arasında Benzerlik Bulunması Sebebiyle Doğabilecek Hukuki Sorunlar, Hayri DOMANİÇ’e Armağan, İstanbul 2001, s.402.

[12] Gül, A.: İnternet Alan Adları Uyuşmazlıkları Alternatif Çözüm Mekanizmasında Dünya Uygulamalarının İncelenmesi ve Türkiye İçin Öneriler, Ankara 2015, s. 24-32.

[13] Oğuz, S.: İnternet Alan Adı (Domain Name) Haklarının Korunması, Ankara 2014, s. 313.

[14] Oğuz, S.: İnternet Alan Adı (Domain Name) Haklarının Korunması, Ankara 2014, s. 318.

[15] www.icann.org, List of Approved Dispute Resolution Service Providers, Erişim 7 Ocak 2023.

[16] www.serhatkoc.com, İnternet Alan Adı Uyuşmazlıkları ve Çözüm Yolları, Erişim: 7 Ocak 2023.

[17] www.icann.org, List of Accredited Registrars, Erişim 7 Ocak 2023.

[18] www.icann.org, Uniform Domain Name Dispute Resolution Policy, Erişim: 8 Ocak 2023.

[19] www.icann.org, Uniform Domain Name Dispute Resolution Policy, Erişim: 8 Ocak 2023.

[20] www.icann.org, Uniform Rapid Suspension (URS) , Erişim: 8 Ocak 2023.

[21] www.icann.org, Uniform Rapid Suspension (URS) , Erişim: 8 Ocak 2023.

[22] www.wipo.int, Total Number of Domain Names by Year, Erişim 9 Ocak 2023.

*Yavuz Uyanık Avukatlık Ortaklığı, Avukat